22 Şubat 2011 Salı

Hayvanlar da Sever, Üzülür ve Nefret Eder

Hayvanlar da Sever, Üzülür ve Nefret Eder

Gürcan Banger

Elimdeki gazete, 23 Ağustos 2003 tarihli Hürriyet’in Bilim ve Teknoloji eki… Lazım olur türünden bir kenara konulup unutulmuş. 10’uncu sayfada ilginç bir yazı var: “Bilim Artık Onaylıyor: Hayvanlar da Korkar, Sever, Kıskanır ve Üzülür”. Yazıya eşlik eden resimde 5 tane sevimli kedi yavrusu yer alıyor.

Gazetenin yayınlandığı tarihte (artık evin gediklileri arasına katılmış olan) 2 Siyam kedim henüz yok. Hayvanları daima sevmişimdir. Her dönemde de (genellik kuş türü olmak üzere) beslediğim ev hayvanları olmuştur. Ama Siyam kedilerimin yokluğunda yayınlanan bu haber, bana şimdiki kadar ilgi çekici gelmemiş olabilir. Muhtemelen yaklaşık 6 yıldır iki Siyam kedisi ile birlikte yaşıyor olmak bende hayvanları sevmenin yanında anlama konusunda da etkiler yaratmıştır. Örneğin yazıda sözü edilen bazı konuları kendi ev yaşamıma dönerek kolayca doğrulayabiliyorum.

Hiç kuşkusuz; hayvanlar, insanlar kadar derinliği ve çeşitliliği olan bir iletişim yeteneğine sahip değiller. Çıkardıkları sesler daha sınırlı… Duyguların veya ihtiyaçların ifade edildiği davranış sayısı, insanlara oranla çok daha az… Ama Siyam kedilerim bana bir hayvanla uzun süre yaşadığınızda; onların bir iletişim dili olduğunu ve bu dilin insanlar tarafından da anlaşılabilir olduğunu gösterdi. Gerçekten bir süre sonra bir insanı anlar gibi bir hayvanın dilini de anlayıp çözer hale geliyorsunuz.

Yazıda da bilim adamlarının açıklamalarına dayanılarak belirtildiği gibi; insanlarla iletişim açısından en ileri hayvan türü köpekler… Gözlemler, insanlarla iletişim kurma açısından köpeklerin hayli gelişmiş olduğunu gösteriyor. Kedi türü ise daha bağımsız ve özgür bir karakter yapısına sahip… Bir ev ortamında bile olsa kendi bildiği gibi, kendi kurallarıyla yaşamaya çalışıyor. Diğer yandan böylesine kendi başınalığına düşkün bir kedi ile iletişim kurulup karşılıklı dillerin öğrenilebileceğini iki Siyam kedim bana öğrettiler.

Söz konusu yazıda anlatılan ilginç bir anekdot var: “Parisli Godefroy Clair, kedisi Sharkan’ın kız arkadaşı Alison’ı hiç sevmediğini, hatta yalnız kaldıklarında kedinin Alison’a hırladığını söylüyor.” Bu tür bir gözlemi, özellikle yaşı daha büyük olan Siyam kedim nedeniyle ben de gözlemlemiştim. İlginç bir şekilde bu kedi de bazı insanlardan hoşlanmıyor ve onlara daha uzak duruyor.

Parisli Godefroy Clair’in hikâyesine devam edelim: “Öyle ki bir gün öpüşürken yakalayan Sharkan [kedi], kadının çantasının üzerine gizlice işemiş. Sonuçta bu üçlü ilişkinin devam etmeyeceğine karar veren Clair, kız arkadaşını yitirmemek için kedisine yeni bir aile bulmak zorunda kalmış.” Hayvanların duygusal davranışlarına ilişkin daha pek çok örnek var ya da bulunabilir. Her hayvanseverin kendi ortamında yaşayan hayvanların davranışları ile ilgili anlatabileceği pek çok sevimli hikâye vardır.

Başlamışken biraz daha kedilerden söz edeyim. Küçükken ev yaşamına dâhil edilen kediler, genelde ev halkından birisine seçerek bağlanıyorlar. O kişi, giderek kedinin “annesi” haline dönüşüyor. Dolayısıyla kedi (veya diğer hayvanlar da) yalanmaya karşı gelen okşanmayı, beslenmeyi ve bakılmayı o kişiden bekler oluyor. Dolayısıyla ev hayvanlarının insanlara olan ilgisi, çoğu zaman böyle bir fiziksel ihtiyacın yansıması olarak meydana geliyor. Gerçekten “hayvanlar sahiplerine hayrandır. Ancak bu bizim ailemize duyduğumuz sevgiden farklıdır. Köpeklerin sahiplerine sevgiyle yaklaşmalarının nedeni oldukça ilkeldir. Bu nedenler yiyecek, barınak ve ilgidir. Bilinçli bir tercihi içermez.” Dolayısıyla hayvanların insanlara olan yaklaşımını insanların tercihleri ile karıştırmamak gerekir.

Giderek yaygınlaşan kent yaşamı, hayvanlarla birlikte olma arzusuna engel oluşturmuyor. Ülkemizde ev hayvanlarına olan ilgi büyük bir hızla yükseliyor. Bu ilginin önemli nedeninin insanların sevgi ihtiyacı olduğu anlaşılıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder