9 Şubat 2011 Çarşamba

Yeni Ekonomi, Yeni İş Modeli ve Eskişehir

Yeni Ekonomi, Yeni İş Modeli ve Eskişehir

Gürcan Banger

Kabul etmemiz gereken bir gerçek var: İş dünyasında kalıcı ve sürdürülebilir olmak, eski dönemlere göre çok daha zor. Bir başka gerçek ise zamanın ruhu ve çevre şartları iş dünyasını her dönemde farklı stratejiler ve politikalar üretmeye zorunlu kılıyor. Bugünü dün gibi yönetmemiz mümkün değil. Bir yandan teknolojideki (özellikle bilişim ve iletişimdeki) gelişmeler, diğer yandan sosyal bilimlerin aldığı mesafe iş dünyasını çok farklı bir iş yapma noktasına getirdi.

Değişen İşletme
Bilişimin hız kazanması 1970’li yılların başlarında oldu. O zamandan bu yana gündeme gelen bilişim ve iletişim alanlarındaki gelişmeler, iş kültüründe çok önemli değişimlere neden oldu. Söz konusu değişiklikler, konuyla ilgili diğer kavramlarla etkileşimli olarak gelişti. Bu süreçte yönetim hiyerarşisi daha yalın ve sade bir hale geldi. Yalın yönetim, işletmelerin gündelik yaşmalarının bir parçası haline dönüşmeye başladı. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemi arttı. Hiyerarşisiz ve dağıtık yönetim sistemi anlayışı genel kabul gördü.

Yeni çağın işletmelerinin odak noktası, ‘müşteri’ olarak benimsendi; bu politika, sıklıkla “Önce insan” olarak ifade edildi. Müşterinin ve dolayısıyla kalitenin önemsenmesi, toplam kalite adı verilen yeni bir yönetim anlayışına yol açtı. Böyle çalışanlar açısından sürekli eğitim (yaşam boyu eğitim) ihtiyacı ortaya çıktı. Yaşam boyu sürecek değişmeyen iş (meslek) yerine sürekli yenilenen geçerli iş kavramı ön plana geçti.

Bu arada küreselleşme ve tek merkezliliğin (ana fikir olarak) ortadan kalkması, işletmeleri herhangi bir yönden gelebilecek rekabete açık hale getirdi. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler önem kazanırken bilişim ve iletişimdeki gelişmelere bağlı olarak hiper marketler aracılığı ile üretici ve tüketicinin yüz yüze geldiği yeni bir pazar anlayışı oluştu. Yönetimdeki değişime iş yapma usullerindeki değişim eşlik etti. Pazarlama ve satış bu değişimden fazlasıyla payını aldı.

Eskişehir
Dünya’da bu gelişmeler olurken Eskişehir, (özellikle 1970-1990 diliminde) bu döneme hazırlıksız ve aymaz biçimde yakalandı. Yöredeki devlet işletmeleri, yüzyılın ortasındaki üstün niteliklerini çoktan kaybetmişlerdi ve zamanın değişen ruhunun pek de farkında değillerdi. Geleneksel sektörlerde yığılmış olan sermaye, yeni işletme modellerine gerek duyacak yeni sektörlere hareket etmekte hevesli değildi. Ticaret ve sanayi konularında yol gösterme ve özendirme işlevlerini yerine getirebilecek toplumsal örgütlenmeler de atıl kalınca Eskişehir işletme modeli, 2000’leri tanımlayan gelişmenin biraz uzağında kaldı. Bu nedenle ya değişim ihtiyacı oluşmadı ya da değişik nedenlerle engellendi.

Eskişehir’in demografik olarak incelenmesi, kentimizin Antalya, Kocaeli, İstanbul, Diyarbakır, İzmir veya Gaziantep gibi Türkiye’nin önemli çekim merkezleri kadar göç almadığını ifade ederken bir gerçeği gözlerden saklamaktadır. Eskişehir önemli ölçüde göç alan ve aynı oranda göç veren bir ildir. Bir başka deyişle; Eskişehir’de göç çok yönlüdür. Kent dışından gelenler yanında köy ve ilçelerden kent merkezine yoğun bir akış vardır. Kentte iki üniversitenin bulunması göç trafiğini daha karmaşık hale getirmektedir. Kentin nüfus yapısının sürekli değişikliğe uğraması, kentlilik kültürünü olumsuz yönde etkiler. Çağdaş işletmelerin önemli yapı taşları olan girişimcilik, diğer birey ve kuruluşlarla birlikte iş yapma becerisi ve takım ruhu, problem çözme performansındaki yükselme eğilimi kent kültürüne özgü kavramlardır. Kent kültürü, doğrudan örgüt kültürüne etki yapar. Kent kültürünün gelişmesi, işletme ve iş dünyası kültürünü de olumlu yönde etkileyecektir.

Çağdaş işletme ve e-iş
Çağdaş işletme anlayışı, elektronik işi (e-işi) de içine alan bilişim ve iletişim altyapısı ile inovasyon ve ar-ge alanlarına yatırım yapmayı zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla işletme içi bazı parasal kaynakların bu alanlara yatırılmak üzere ayrılması gerekmektedir. Ayrıca gerek donanım gerekse yazılım olarak bilişim altyapısının sıklıkla yenilenmesi zorunluluğu da ortadadır.

Diğer yandan Eskişehir iş dünyasının temel sorunlarının başında yatırılabilir kaynak kıtlığı gelmektedir. Söz konusu kaynaklar ise ancak kent dışı potansiyellerden aktarılabilir. (Aslına bakarsanız; gerekli kaynak, banka mevduatı olarak kentin bankalarında var; sadece hareketlenmiyor. Bu atalet sorunu çözülse, muhtemelen girişimci kaynak ihtiyacı da aşılmış olacak.) Kısaca söylenirse; Eskişehir işletmelerinin çağdaşlaşması, Eskişehir’in kendi sınırları dışından kazanacağı maddi kaynak ile çok yakından ilgilidir. Bu nedenle Eskişehir, kendine uygun yeni iş fikirleri ve iş yapma biçimleri üretmek zorundadır.

Yeni işletme anlayışının temel öğesi, “Önce insan ve sınırsız kalite” belgisi üzerine kurulmuştur. Ülkemizde ve kentimizde işletme kültürünün temel sorunlarından birisi, bu noktada açığa çıkmaktadır. İnsanımızı başarıyı engelleyen bireysellik ve baş olma sevdası, kadercilik, yetinmecilik, plansızlık, saldırganlık, içe kapanıklılık, tedbirsizlik ve ihmalkarlık, hilekâr kurnazlık, kıskançlık, gösterişçilik, inisiyatif eksikliği gibi değer ve özelliklerden kurtarmak bir toplumsal görev olarak önümüzde durmaktadır. Bu görevin yerine getirilmesi, üstün nitelikli işletme kültürünün oluşmasına katkı koyacaktır.

İş dünyası ve akademik kurumlar
Diğer yandan kentimiz üniversiteleri ile iş dünyası arasında stajyer değişiminin ötesinde iletişime, işbirliğine ve ortak çalışmaya ihtiyaç var. Bilimsel bilginin uygulama ile buluşması, özlenen işletmelerin oluşmasına etki yapacaktır. Eğer fazlasıyla ihtiyacımız olan istihdam yaratıcı kalkınmayı istiyorsak, kentin ekonomisini oluşturan unsurların bilim ve teknoloji odakları olmasını beklediğimiz üniversitelerle buluşması kaçınılmaz…

Bir kent, geleceği kendi kurumlarının ilgisizliği ve kayıtsızlığı ile yakalayamaz. Kentin geleceğin orada konuşlanmış olan tüm kurum ve kuruluşlar (dolayısıyla bunların yöneticileri) sorumludur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder