25 Mart 2011 Cuma

Havamızı Değiştiren Siyaset

Havamızı Değiştiren Siyaset

Gürcan Banger

Genel seçim yaklaşırken medya manşetlerinde ağırlıklı yer alan temalardan birisi bir kez daha siyaset oldu. Politikaya ilgi duyanlar veya seçimden beklentileri olanlar bu başlıklara yoğunlaşırken toplumun önemli bir kesimi için fazlaca anlam taşımıyor. Medyaya yansıyan siyaset, değişik parti veya lobilere dâhil kişilerin sıradan polemiklerinden başka bir şey değildir. Çoğu zaman bir parti başkanları çekişmesidir. Siyaset aracılığı ile rant ve makam beklentisi olanlar da ara sıra bu sanal meydanda yerlerini alırlar. Siyasetin, halkın sorunlarına yönelik olmaktan çok, bir günlük çekişme alanı olmasının nedenleri arasında siyasetin yapısal sorunları başta gelir.

Her yerleşimimizde çok sayıda siyasi partinin yerel örgütünün bulunduğunu görürüz. Her birinin belde, ilçe ve il düzeyinde yönetim örgütlenmeleri vardır. Bu yapılarda yer alabilmek için çoğu zaman kıyasıya bir mücadele verilir. Ama seçilme mücadelesi bittiğinde bu yönetim örgütlenmelerinin görevleri de biter. Mücadele süreci, ancak seçilinceye kadardır. Bu nedenle siyasi partilerin örgütsel yapılarının yeterli düzeyde tanımlı olmadığını söylemek mümkündür.

Bir siyasi partinin yönetim kurullarının hangi fonksiyonları yerine getirdiğini kendinize sorabilirsiniz. Ama bir vatandaş olarak size yansıyan yönler açısından bunu tespit etmeniz neredeyse mümkün değildir. Örneğin yazılı ve görsel basında genelde siyasi partinin il veya ilçe yönetim kurulu başkanı yer alır. Onun dile getirdiği konular da ancak ulusal düzeyde konuşulan, tartışılan konuların yerelde dillendirilmesidir. Yerel konularda yapılan tartışmalar ise söz cambazlığından öteye geçmez.

Yerel sorunlara çözüm, siyasi partilerin ancak seçim zamanlarında hatırladığı ve çala kalem yazıştırılan içeriği boş önerilerdir. Çünkü sistem tamamen oy almak ve sonra da oy karşılığı verilen sözleri unutmak üzerine kurulmuştur. Eğer bunun aksi bir durum olsaydı, siyasi partilerin yerel örgütlerinin halkın sorunlarıyla ilgili çalışmaları hakkında bilgilenirdik.

ABD’deki siyasi partilerin, Avrupa’dakilere oranla ilginç bir özelliği vardır. Bu ülkede partiler, seçim dönemlerinde somut bir varlık haline dönüşürler; diğer zamanlarda ise parlamento dışında fiilen gözden kaybolurlar. Avrupa partileri ise sosyal ve siyasal yaşamda süreklilik gösterirler. Bizdeki partiler, dış görünümleri açısından Avrupa’daki partilere benzerler.

Diğer yandan bu benzemenin önemli bir farkı olduğunu söylemeliyim. Bizdeki siyasi partiler tüm zamanlarda sosyal gündemde olmalarına karşın içi boş bir görünüm sunarlar. Çünkü bizim partilerimiz de sürekli gündemde kalmalarına rağmen (genel başkanların görüntüleri dışında) seçim dönemi partileridir. Seçim zamanı dışında vatandaşı hatırlamak, yoksul halk için çözümler üretmek gündemlerinde bulunmaz. Bu amaçla çalışmalar yapmazlar, etkinliklerde bulunmazlar.

Zaman zaman muhalefet partilerinin seçim dışı zamanlarda da halkın arasına karışmaya çalıştıklarını gözlemleriz. Bu yüz yüze gelişlerde ana fikir, bir sonraki seçim için ön hazırlık yapmaktır. Örneğin siyasi kadroların halkın sorunlarını saptamak, bunlar için müstakbel çözümler geliştirmek nadiren bile olsa akıllarına gelmez.

Siyaset nedir? Siyaset, vatandaşın ihtiyaç ve taleplerinin karşılanması çalışmasıdır. Siyaset, vatandaş tatmininin sağlanması için bir siyasal örgütün topyekün yönlendirilmesidir.

Bizde yapılan siyaset nedir? Bizde siyaset, “Oyu ver, gerisini merak etme sen” nakaratının seçim dönemlerinde yüksek sesle söylenmesidir. Bu yöntemle gidildiği sürece vatandaş merak etse de, değişen bir şey olmayacaktır.

Projesiz siyaset
Günlük yerel basını izlediğimde; siyaset haber ve yorumlarının bir ortak yanı dikkatimi çekiyor. Başta yerel siyasetçiler olmak üzere pek çok unsur, sadece güncel olayların rüzgârında bir sağa, bir sola savruluyor. Kimin yarattığı belli olmayan bir gündem, yerel siyaset ortamını uzunca sürelerle işgal ediyor.

Siyaset dışında da pek çok başka yapay gündem konusu yerel basını işgal ediyor. Bu işgalin faturasını doğrudan yerel basına kesmek haksızlık olur. Çünkü bu durumun gerçek sahipleri, güncel gündem sayesinde siyasi pozisyon ve güç arayan birtakım çevrelerdir.

Konuyu daha kolay anlatabilmek için şöyle bir örnek vereyim. Örneğin bir ticarethaneniz var ve bir mal satıyorsunuz. Malın pazarlaması sırasında iki farklı yol izleyebilirsiniz. Birincisi; kendi malınızın, müşterinin ihtiyacını nasıl karşılayacağından, kalitesinin yüksekliğinden, garantisinin sağlamlığından, satış sonrası servis kolaylığından söz edebilirsiniz. Bu, olumlayan bir yaklaşım tarzıdır. İkincisi; rakip malları ve satıcıları kötüleyerek müşterinin kendi malınızı tercih etmesini sağlamaya çalışırsınız. Bu ise olumsuzlayan bir yaklaşım tarzıdır.

Bugün başta yerel siyaset olmak üzere siyasal gündem; yeni yaklaşımlar, çözüm yolları ve projeler üretmek ve bunları halka tanıtmak yerine, rakipleri karalayarak başarıya ulaşmak üzerine kurulmuştur. Bunun birkaç basit nedenini sayabiliriz. Örneğin yerel siyaset kurumları, nitelikli çözümler ve projeler üretecek biçimde donanımlı ve birikimli değildir. Kendi çözüm yolunu veya projesini tanıtmak yerine olur olmaz nedenlerle rakipleri karalamak çok daha kolay ve birikim gerektirmeyen bir propaganda tarzıdır. Yereli iyi tanıyan, yeterli deneyim ve birikime sahip insanların siyaset içinde yer almadıkları, bu nedenle daha kolayca yapılabilen karalama tarzının tercih edildiği bir başka gerçektir.

Güncel siyasette muhalefet yöntem ve taktiklerinin var olması son derece olağandır. Muhalefetin görevlerinden birisi, yönetimde bulunan kesim ve düşünceleri, yaptıkları yanlış davranışlar karşısında eleştirmeleridir. Ama bu eleştirilerin arkasında hangi haklı nedenlerin bulunduğunu halkın iyi bilmesi, halkın bu konuda bilgilendirilmesi gerekir. Aksi durumda; bir sonraki dönemde iktidar olan siyasal düşünce veya parti de aynı haksız eleştiri ve saldırılarla karşı karşıya kalacaktır.

Bugün ulusal ve yerel düzeylerde siyaset alanımıza hâkim olan ruh durumu, karşıtlık üzerine kurulmuş, negatifleri öne çıkaran bir siyaset tarzıdır. Yıkıcılık, daima yapıcılığın önündedir. Siyaset, halkın sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması yerine iktidarın her ne pahasına elde edilmesi üzerine kurulmuştur. Çünkü Kuzey Amerika’da yoksul zenci yurttaşlar için basketbol nasıl bir hızlı çıkış rüyası ise, Güney Amerika’da futbol nasıl varlıksız insanların zenginlik hayalleri ise; Türkiye’de de siyaset, kısa vadede köşeyi dönmenin en etkin, en çabuk yolu ve aracıdır. Siyasette erki elde etmenin hızlandırılmış yöntemi ise rakipleri eleştirip karalayarak öne çıkmaktır. Ve son olarak; iktidarı ele geçirmek için seçilmek gereklidir; bu da bir erken seçim havası yaratmak için gerekli ve yeterli bir nedendir.

Halkın geçim sıkıntılarını umursamayan güncel siyasetin arkasındaki mantık işte budur. Uygulanan siyaset tarzının, halk açısından işe yarar, elle tutulur bir yanı yoktur. Yoksul halk, kendi sorunlarını kendi bildiği yollarla karınca kararınca çözmeye çalışmaya devam etmektedir. Anlaşılan; halkın ihtiyaçları ile siyasetin yaklaşımı arasındaki bu ilgisizlik, bilinmeyen uzunlukta bir süre için devam edip gidecektir. Ta ki birileri “Dur!” diyene kadar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder