4 Mart 2011 Cuma

Sorunlar, Kadınlar, Erkekler ve Yaşam Sevinci

Sorunlar, Kadınlar, Erkekler ve Yaşam Sevinci

Gürcan Banger

Pek çoğumuz, yaşamımızdaki olumsuzlukları basit anlamda kader olarak anlayıp düzeltmek için çaba göstermeyi akıl etmeyiz. Hâlbuki isteklerimiz ve özlemlerimiz önemlidir ama en az o kadar da emek vermek gereklidir.

Ondan şikâyet, bundan şikâyet
“Ben sevgi dolu bir insanım ama sevenim yok” diye yakınırız. Kendimizin sevgi ifade modelimizi gözden geçirmek aklımıza gelmez. “Ben yetenekli bir insanım ama değerlendirebileceğim fırsatlar yok” diye sızlanırız. Ama yetenek ve becerilerimizi değerlendirebilecek fırsatlar yaratmak için gerekli araştırma çabasını göstermeyiz.

“Onların çok parası var ama ben meteliğe kurşun atıyorum” diye dertleniriz. Ama güzel bir yaşam için gerekli parayı elde edecek girişimlerde bulunmaktan korkarız. Kazancın kaynağının akılla donatılmış risk ve girişimcilik olduğunu aklımıza bile getirmeyiz. “Ben zavallı bir insanım; hep veriyorum ama karşılığında bir şey alamıyorum” diye hayıflanırız. Ama yaptığımızın fedakârlık mı yoksa kendini harcamak mı olduğunu düşünmeyiz bile. Kendi karanlığımıza düşüp ilişkilerimizde neleri yanlış yaptığımızı sorgulamayız. Çoğu zaman ruh halimizi iyileştirmek için yardım almak, bu yönlü çaba göstermek zor gelir.

“Şu zaman şu fırsatı değerlendirseydim şimdi çok daha iyi mevkilerde olacaktım” diye başımızı duvarlara vururuz. Ama bu karamsarlığın önümüzdeki yeni fırsatları ve şansları görmemize engel olduğunu fark etmeyiz. Yaşamın bir ayna olduğunu, onun önünde nasıl durursan bunu sana yansıttığını doğru biçimde kavramayız.

“Gücümü yitirdim, elimden bir şey gelmiyor” diye kendimizi atalete teslim ederiz. Ama bizden çok daha olumsuz koşullarda başarılı olan insanların bulunduğunu göremeyiz. Yaşamın en ağır koşullar da bile devam ettiğini fark etmeyiz. Yaşamın bizzat kendisinin bir şans olduğunu göremeyiz.

Önyargılar ve olumlu olmak
Yaşamda başarının birinci koşulu, olumlu olmayı başarmaktır. Geleceğe ümitle ve sevinçle bakabilmeyi becermemiz gerekir. Yaşama gülümsediğimizde yaşam da bize gülümseyecek ve fırsatları görmemizi sağlayacaktır.

Erkekler ve kadınlar, basit kabullerle önyargılı olmak yerine birbirlerini anlamayı deneseler her şey çok daha kolay olurdu diye düşünürüm. Cinsler arası ilişkilerimizde yapabileceğimiz hataların ilki ve en vahimi, erkeklerin ve kadınların sorunlara yaklaşımlarının aynı olduğunu kabul etmek olur. Örneğin genelde erkekler çözüm yönelimlidirler. Sanki bu özellik, onların genlerine kodlanmıştır. Pek çok kadın, bir erkeğin neden iç dünyasına döndüğünü kavrayamaz. Bu sırada erkek, kendi iç dünyasında sorununa çözüm bulmakla meşguldür.

Sorunu kendisiyle tartışma ve çözme sürecine girmiş erkekle, kadının iletişim kurmayı zorlaşır. Bu süreçte “Neden böyle yapıyor, anlamıyorum” sözcüklerini pek çok kadının ağzından duyabilirsiniz.

Sorunlu erkek
Erkeğin sorununa çözüm bulamadığı durumda davranışı daha ilginçtir. Çözümsüzlük durumunda kendi iç dünyasından dışa döner ve yakınındaki kadınla konuşmak yerine sorununu tartışabileceği bir erkek arayışı içine girer. Bu durumda yine kadının dudakları arasında dökülen sözcükler aynıdır: “Neden böyle davranıyor, anlamıyorum.” Aslında anlaşılacak pek de fazla bir şey yoktur. Bu erkeğin sorunlara yaklaşım biçimidir ve kesinlikle kadınların yaklaşımından farklıdır.

Ve kadın
Sorunu paylaşma konusunda erkekler ve kadınlar farklı tarzlara sahiptir. Erkeğin sorununu paylaşacak bir arkadaş aramasındaki temel fikir, bir çözüm bulabilmektir. Sorununu bir erkek arkadaşı ile paylaşan erkek, sorunun çözülmesi yolunda yeni fikir arayışları içindedir.

Bir kadının sorun karşısındaki arayışı ise tamamen farklıdır. Pek çok erkek, bir kadının sorununu anlattığında bir çözüm aradığını düşünür. Hâlbuki kadınların sorunlarını paylaşmalarının nedeni, genelde sadece birisinin kendilerini dinlemesi içindir. Çözümden çok önce, sorunu anlatarak paylaşma ihtiyacındadır kadın.

Böyle bir durumda erkeğin konuşmasını keserek çözümler önermesini değil, aksine ilgi ve sabırla kendisini dinlemesini ister. Hatta kendisine hak verilmesini ister. Ama bu anlatım sırasında erkekler, kadınları kendileri gibi sanarak çözümler önermeye başlayınca kadın, dinlenip ciddiye alınmadığı duygusuna kapılmaya başlar. Pek çok kadın bu durumu “Sen beni ciddiye almıyorsun” sözcükleriyle ifade eder.

Kadının, sorununu (öncelikle) sadece anlatmak istemesinin ardında, bir süre bu üzüntü ile yaşamak istemesi de vardır. Erkekler bu ruh halini anlamadıkları için derhal çözüm önerilerinde bulunurlar. Kadınlar da bu yaklaşımdan pek hoşlanmazlar.

Kadınlarla başarılı ve sağlıklı ilişkileri olan erkeklerin anladıkları en can alıcı nokta budur. Tabii ki, aynı başarıyı erkek bakış açısını bilen kadınlar için de söyleyebiliriz.

Çözüm ellerimizde
Tekrar edelim. Erkekler ve kadınlar sorunlarına farklı yaklaşırlar. Soruna dokunma modelleri hakkında bilgi olduğumuzda erkekler ve kadınlar, “anlaşılmaz yaratıklar” olmaktan kurtulacaklar. Çözüm, tamamen bizim ellerimizde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder