23 Ekim 2010 Cumartesi

Bu Hafta Benim Futbolum

Bu Hafta Benim Futbolum

Gürcan Banger

Kanımca geçtiğimiz haftanın futbol gündemi çoğu zaman olduğu gibi değişik kesimlerin linç anlayışlarının sergilenmesi idi. Bunun ilginç örneklerinden birisi Galatasaray’ın ve ulusal takımın oyuncusu Arda Turan üzerinden oynandı. Gelirini bazı oyuncu ve kulüpleri kurtlar sofrasına atarak kazanmaya çalışan bir takım medyanın sakızı öncelikle Arda Turan oldu.

Bu konuda ilginç olan unsur, futbol ya da futbolcu değil; onun üzerinden birtakım abuk subuk iddialarla para kazanmaya çalışan linç anlayışıdır. Kişilik haklarına saldırının, sporcuları taciz etmenin ve bir linç kültürünün içine sürüklemeye çalışmanın adı futbol yorumu ya da eleştirisi olabilir mi?

Bir diğer ilginçlik ise saygınlık adına Galatasaray Kulübü Başkanı’nın açıklaması idi. Güya içleri acıyarak Arda Turan’a (haklarını duygusallıkla savunduğu için) ceza vereceklermiş. Peki; insana sormazlar mı; sen bu genç insan linç edilirken neredeydin? Çıkıp iki cümle de linç kültürünün yaygaracılarına söylesen olmaz mıydı? O saygınlığınla, daha önce zor yetişen bu genç insanların hakkını hukukunu korumak için mücadele edemez miydin? Fenerbahçe Başkanı’nın gösterdiği haklıdan yana olma tavrını gösteremez miydin?

Arda Turan’dan söz ederken; aklımda olan sadece bu genç insanın durumu değil. Eskişehirspor ve Bülent Uygun ‘tartışmasına’ gelmek istiyorum. Öncelikle şunu söylemeliyim ki; Eskişehirspor’un teknik yönetimi için Bülent Uygun’un son derece doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum.

Bülent Uygun’un doğruluğu konusunda birkaç dayanağım var. Birincisi; Uygun’un Sivas’ta oynattığı futbolu hatırladığımda ve bunu Eskişehirspor’un oyuncu yapısı ile eşlediğimde bir uyum gözlüyorum. Uygun’un futbolu teknik yönetim tarzı, yeni takımının kadrosuna ve bu oyuncuların yetenekleri ile son derece etkili ve başarılı sonuçlar verebilir. Tüm olumsuzluklara rağmen İBB ile yapılan ve Eskişehirspor’un 1-0 kazandığı maçta bunu net biçimde gördük.

Bu maç nedeniyle başka gözlemlerimiz de oldu. Birincisi; daha önceki teknik direktörün neden Erkan Zengin’i tam zamanlı oynatmadığı konusundaki sorulara cevap bulduk. “Erkan bu takımda direkt oynar” cevabını bu oyuncu güzel ve girişimci oyunuyla kendisi verdi. İkincisi; Sadıgov gibi bir oyuncunun varlığını Azerbaycan’da Türkiye ulusal takımına gol attıktan sonra öğrendik. Bülent Uygun, bu oyuncuyu 90 dakika oynatarak takıma kazandırdı. Üçüncüsü; Uygun ile Batuhan Karadeniz’in ülkenin önemli oyuncularından birisi haline gelebileceğini gözledik. Dördüncüsü; Pele, Adem Sarı, Sezer ve takımın henüz vitrine çıkamamış genç oyuncuları Bülent Uygun ile çok daha başarılı olabilirler. Özellikle Adem ve Sezer’in önümüzdeki dönemde ligin önemli oyuncuları olarak daha fazla anılacakları kanısındayım.

Günlük konuşmalarda çevreme anlattığım ama yazmamış olduğum bir noktayı da eklemeliyim. Genelde Eskişehirspor’un önceki teknik direktör ile geçen futbol sezonunda başarılı ve bu sezonun ilk maçlarında ise başarısız olduğu konuşuluyor. Adeta geçtiğimiz sezonu başarı ile kapatmış bir teknik direktörün (birkaç maçta puan kaybedildi diye) gönderilmesi ile haksız bir iş yapılmış havası yaratılıyor. Bana sorarsanız; sürpriz olan (beklenmedik olan; belki de şans faktörünün daha etkili olduğu durum), bu sezonun başarısızlığı değil; geçmiş sezonun başarılı görüntüsüdür. Başarılı gibi görünen bir sezonun arkasından daha güçlü bir kadro kurulmasına rağmen elde edilen başarısızlık, özünde başarısız bir teknik yönetimin (takım kurmanın ve oyun kurgusunun) gerçek görüntüsü idi. Başarısız teknik direktörün daha başarılı olması beklenen bir başkası ile değiştirilmesi gerekiyordu; gecikerek de olsa bu değişiklik yapıldı. İBB maçında içinde izlediğim bazı sorunlara rağmen; daha maçın başından itibaren bu oyunun kazanılacağından kuşkum olmadı. Bundan sonraki haftalarda takımın çok daha iyi olacağının işaretlerini aldım.

Gelelim neden Arda Turan ile başladığıma. Bu genç oyuncuya yapılan linç girişiminin bir benzeri Eskişehirspor ve Bülent Uygun üzerinden gevelenmeye çalışılıyor. Cumartesi maçlarının arkasından devletin resmi TV kanalında bir aklı evvel yorumcunun yaklaşımını (Arda gibi Eskişehirspor’u da kurtlar sofrasına atma girişimini) anlamakta hayli zorlandım. Kendi kendime; “Acaba devletin resmi TV kanalının bir Eskişehirspor düşmanlığı mı var?” diye sorasım geldi.

Spor medyasının önce oyuncuları, yöneticileri ve taraftarları birbirleri üzerine kışkırtıp daha sonra da işin içinden ‘sütten çıkmış ak kaşık’ gibi sıyrılmaya çalışmalarını haklı görmek mümkün değil. Spor medyası, ülke futbolundaki olumsuzluklarının baş sorumlularından birisinin kendisi olduğunu kabul edip buna göre davranmaya başlamadıkça gerçek çözüme ulaşmak zor olacak.

Eskişehirspor bir sonraki maçını Karabükspor ile Karabük’te oynayacak. Bu oyun alanını hatırlıyorsunuz, değil mi? Marul bahçesi gibi bir zemin… Spor medyasının beyleri ve hanımları… Hadi; iki satır da bu sahada oynanacak oyunda futbolcuların içine düşecekleri sakatlık riskinden söz edin! Federasyonun oyuncu sağlığına olan (bu ve benzeri oyun alanları için) duyarsızlığını dile getiriverin!

Adı çok bilinen oyuncuların transferi için tahrik ettiğiniz yöneticilerin harcadıkları milyonlarda liradan dem vurun! Ulusal kaynakların; siz, kendi cebinin derdine düşmüş bazı spor medyacılarının keyfi olsun diye nasıl çarçur edildiğinden söz edin!

‘Futbol uzmanı’ beyler ve hanımlar!... Reyting ve tiraj adına linç ettirdiğiniz takımcı ve oyuncuların hesabını verin. Sonra birlikte Bülent Uygun ve Eskişehirspor’u konuşalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder