2 Ekim 2010 Cumartesi

Yönetişim

Yönetişim

Gürcan Banger

20’nci yüzyıl Sanayi Toplumundan Bilgi Toplumuna, Fordist üretimden esnek üretime, ulus devletlerden küreselleşmiş dünyaya, modernist düşünceden postmodernist düşünceye geçilen bir yüzyıl oldu. Çok yönlü değişim, mevcut yönetim anlayışını meşru ve muktedir kılan koşulları aşındırdı. Bu aşındırma ile ‘geç meşruiyet’ tümüyle ortadan kalkmasa da, yeni arayışların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu süreçte devlet, artan ve karmaşıklaşan taleplere cevap vermekte zorlanıyor.

Hızlı değişim ve dönüşüm, insanlar ve topluluklar arasında mesafe kavramının belirleyiciliğini ortadan kaldırdı. Yeni ilişki ağları gelişti. İlişki ağları üzerinde yeni kimlikler oluşmaya başladı. Yurttaşlık kavramında değişimler gözlemeye başladık.

Küreselleşme ile birlikte daha etkin, akılcı ve verimli bir idari yapılanma aranmaya başlandı. Devletin kararlarını, toplumun tüm kesimleriyle birlikte alması istenir oldu. Hukukun üstünlüğü, açıklık, saydamlık, sorumluluk, hesap verebilirlik, güvenirlik ve tutarlılık kavramları öne çıktı.

Henüz yeterince bilinmemesine rağmen; bu süreç, yönetişim (governance) olarak isimlendirilen bir olguyu gündeme getirdi. Konunun netleşmemiş olmasının da etkisiyle yönetişim olgusu, lehte ve aleyhte argümanlarla tartışılıyor.

Yönetişim; bir ülkede kaynaklar üzerinde denetimi elinde bulunduran otoritenin, bu kaynakları ekonomik ve sosyal gelişme için nasıl kullandığını belirleyen gelenekler ve kurumsal yapı olarak tanımlanmaktadır. Halkın bu sürece etkin biçimde doğrudan katılımına ise iyi yönetişim (good governance) ismi veriliyor.

Verdiğim genel tanım, şirketlerin ortaklarına ve müşterilerine olan sorumluluklarından insan haklarına, yerel yönetimlerden devletin düzenleyici rolüne kadar sosyal yaşamın hemen her alanını ilgilendiriyor. Özellikle devletin yeniden yapılanması gereğine işaret ediyor.

Yönetişim ile birlikte devletten beklenenlerin içerik ve biçiminde değişiklik olduğunu görebiliriz: “Devlet, özel sektör ve toplum; ekonomik ve sosyal refahın artırılması, yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve katılımla sosyal rızanın oluşması için ortak sorumluluklar taşımaktadır.”

Sivil toplum alanında yaşanan siyahtan beyaza kadar olan tüm tartışmaların yönetişim için de tekrarlandığını söylemek hata olmaz. Genelde siyasal söylem düzeyindeki yaklaşımlar, yönetişim konusundaki tanım ve beklentilere de yansıyor.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP): “Yönetişim, bir ülkedeki ekonomik, siyasal ve idari otoritenin her düzeydeki işlemleri yürütmesidir. İyi yönetişim ise vatandaşların ve toplumsal grupların kendi çıkarlarını korumak ve yasal haklarını kullanmak için gerekli mekanizmalar ve kurumlara sahip olmalarını gerektirir.”

Dünya Bankası: “Yönetişim, açık ve öngörülebilir bir karar alma sürecinin profesyonel bir bürokratik yönetimin, eylem ve işlemlerinden sorunlu bir hükümetin ve kamusal sürece aktif biçimde katılımda bulunan sivil toplum ve hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir düzeni ifade eder. “Dünya Bankası, iyi yönetişim için şu faktörlerin öneminden söz eder: 1- Kurallar ve sınırlamalar, 2- Halkın sesi ve katılım mekanizmaları, 3- Rekabet.”

Bir başka tanım… Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD): “Yönetişim, bir ülkeni ekonomik ve sosyal kaynaklarının yönetiminde sahip olunan güç ve yetkilerin kullanımını ifade eder.”

Sıraladığım bu tanımlara göre; iyi yönetişim; devlet yönetiminde temsil, katılım ve denetimin, etkin bir sivil toplumun, hukukun üstünlüğünün, yerinden yönetimin, yönetimde açıklık ve hesap verme sorumluluğunun, kalite ve ahlakın, kurallarla sınırlama ilgili bir olgudur.

İyi yönetişim kavramı ile birlikte anlaşılması öngörülen diğer kavramlar şunlardır: 1- Rekabet ve piyasa ekonomisi ile uyumlu alternatif hizmet sunma yöntemleri, 2- Bilgi ve ağ çağına uyumlu siyasal ve ekonomik düzen.

Avrupa Birliği (AB) yönetişim sürecinin sahip olması gereken ilkeleri şöyle sıralamaktadır: 1- Saydamlık, 2- Vatandaşlara karşı sorumluluk ve hesap verme yükümlülüğü, 3- Katılımcılık, 4- Devletin rolünde değişim, 5- Adem-i merkeziyetçilik.

İyi yönetişimin sağlaması gereken özellikler arasında şunları sayabiliriz: 1- Yurttaşı, yönetimde etkin kılmak, 2- Yerel yönetimleri ve adem-i merkeziyeti güçlendirmek, 3- Kültürel çoğulculuğa saygıyı ve farklılıklara hoşgörüyü geliştirmek, 4- Otoriter yönetim uygulamalarından katılımcı yönetim biçimlerine geçmek, 5- Cinsiyetler ve gelir grupları arasındaki farkı kapatmak, 6- Sivil toplumun kapasitesini artırmak, 7- Hesap sorulmasını sağlamak, 8- Kamu yönetiminde açıklığı sağlamak.

Yukarıda sıraladıklarım bu konuda mevcut olan literatürden bir özet… Önemli olan, yönetimi halkla paylaşma zihniyetinin başta devlet olmak üzere toplumun kurum ve kuruluşlarınca özümsenmesi. Bu gerçekleştiğinde temsili demokrasinin bilinen sıkıntılarını aşmak için önemli bir adım atmış olacağız. Sonraki mekanizmaları kurmak veya geliştirmek daha kolay olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder