24 Aralık 2010 Cuma

Bir Yudum Kent, Bir Tutam Hemşehrilik

Bir Yudum Kent, Bir Tutam Hemşehrilik

Gürcan Banger

Tarih, tercihini kentlerden yapmaya devam ettikçe kentlerin görünümü de değişiyor. Bir yandan mevcut olan kurumlar, kavramlar ve olgular değişirken diğer yandan bunlara yenileri ekleniyor. Değişim ve dönüşüm akıl almaz bir hızla yol alıyor.

Hemşehrilik
Bu süreçte geleneksel hemşehrilik tanımı da değişiyor. Bu kavramın yerini kentli yurttaşlık almaya başladı. Ekonomik veya sosyal nedenlerle insanların daha fazla yer değiştirmeye başlamaları, daha az dinamik olunan dönemlerdeki hemşehrilik anlayışının yerini kentlilik yaklaşımının almasına neden oldu.

Hemşehrilik, bir aidiyet türüdür. Ama hemşehriliğin giderek sönümlenmesi, bu olgunun altındaki aidiyet ve bağlılık unsurunun kaybolduğu anlamına gelmez. Fakat bir ayrıma da dikkat etmek gerekir. İnsanların ve şehirlerin daha durağan olduğu çağlarda bağlılığı ve aidiyeti geliştiren unsurlar farklıydı. Günümüzde geleneksel özelliklerini yitiren kentler, vatandaşların geleneksel aidiyet ve bağlılık duygularını da kaybetmelerine yol açmaya başladılar.

Yeni kentler, orada yaşayan insanlar için bağlılıklarını artırıcı fırsatlar sunmalıdır. Kentte yaşayan vatandaşlar, ilgili kente ve onun unsurlarına anlamlar ve değerler yükleyebilmelidir. Bu olanakları sağlayan bir kentte yaşamak bir yurttaşlık hakkıdır. Böylece yeni türden bir hemşehrilik anlayışı da oluşacaktır.

Bir kent, sadece yaşanan günden ibaret değildir. O kenti bir değer haline getirenler arasında tarihinin ve geleneksel özelliklerinin seçkin bir yeri mevcuttur. Bu anlamda kentteki tarihi yapılar, geleneksel semboller ve kültürün değeri, kentin farklılığını yaratıyor olmasından gelir. Bu kentsel değerlerini korumuş bir beldede yaşamak, bu nedenle bir vatandaşlık hakkıdır. Dolayısıyla kent, kendi tarihi ve gelenekleri ile ilgili unsurları korumak ve geçmişle uyumu bozmadan mevcut olana yenilerini eklemek zorundadır.

İnsanlık tarihi incelendiğinde; yeme-içme ihtiyaçlarına barınma ihtiyacının eşlik ettiği görülür. Her çağda insanlar sağlıklı konutlarda yaşamak için çaba harcamışlardır. Günümüzde kentsel mekânları incelediğimizde; hâlâ çok olumsuz şartlarda yaşamak zorunda kalan insanları görürüz. Bu olumsuzlukları aşmak, kent yöneticileri yanında kentin diğer unsurlarının da sorumlulukları arasındadır. Özetlersek; uygun ödeme koşullarıyla sağlıklı, özel yaşamın mahremiyetine özen gösteren, kiralayarak veya satın alarak güvenli konutlarda yaşamanın bir yurttaşlık hakkı olduğunu söyleyebiliriz.

Alt-Kentler
Alt-kentler üretilmeye başlandığından beri gözlediğim bir sorunu iletmek isterim. Alt-kentler çok fonksiyonlu şekilde tasarlanmamışsa, sonuçta yatak-kentler haline dönüşüyor. Buralarda yer alan konutlar, otel fonksiyonunun ötesine geçemiyor. Çünkü bu alanların ticaret, dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçları açısından yapabileceği hizmetler çoğu zaman ihmal ediliyor. Bu nedenle bu bölgelerde yapılan konutlar pek az fonksiyona hizmet edebiliyor.

Bu durumu andırır bir diğer sorun ise şehrin bölgeleri arasında ulaşım ve erişim sıkıntılarının olmasıdır. İletişim ve ilişki kurmak, insanlar için bir ihtiyaçtır. Bu nedenle kentin herhangi bir noktasında yaşayan insanlar, başka bölgelere veya başka insanlara erişebilme imkânlarına sahip olmalıdırlar. Bu bağlamda kentli yurttaşların, kentin diğer kesimleri ile ilişki kurmalarına fırsat ve olanak tanıyan bir kentte yaşamaları bir vatandaşlık hakkıdır.

Ekonomik İşletme Olarak Kent
Bir kent, bir ekonomik işletme gibidir. Ama bir kentin sosyal ve kültürel yönlerinin önem ve ağırlığını gözden kaçırmamak gerekir. Bir işletmede gerekli olan fonksiyonlar iş sahipleri ve yöneticiler tarafından yerine getirilir. Konu, bir şehir ölçeğine geldiğinde ise çok sayıda ekonomik ve sosyal faktör devreye girer. Bu nedenle bir şehirde yurttaşların haklarının gereğinin sağlanması, bir işletmede çalışanların haklarının sağlanmasından çok daha zor ve kapsamlı bir iştir.

Demokrasi
Demokrasinin en önemli unsurlarından birisi, çoğunluk dışında kalanların hak ve özgürlüklerinin korunmasıdır. Ayrımcılık, bu yönüyle demokrasinin düşmanıdır. Sosyal yaşam; kadınların, çocukların, engellilerin, farklı kültürlere sahip olanların veya farklı düşünenlerinin (ve farklılığa sahip her kim varsa onların) hak ve özgürlüklerinin zarar görmemesine özen göstermek durumundadır. Bunu gerçekten sağlıyor muyuz? Ne yazık ki, hayır…

Demokrasiyi başaramadığımız bir yana; kentleri de mimari referans kitaplarında verilmiş ortalama değerlere göre çoğunluk dışında kalanlara dikkat etmeden yapıyoruz. Örneğin engelli vatandaşlar, bu ‘ortalama zihniyetten’ en çok zarar görenler arasında yer alıyor. Şehirlerimiz, başta engelliler diye özetlediğimiz bedenen ve zihnen sorunları olan insanlar başta olmak üzere pek çok vatandaş için bir zindana dönüşüyor. Yüksek kaldırımlar, bozuk yollar, yol üzerinde engeller, özensiz tasarlanmış duraklar, dik merdivenler, uygun olmayan asansörler ve en önemlisi kenti bu hale getiren at gözlüklü kafalar…

Ulaşım, Erişim
Bir şehrin en önemli fonksiyonlarından birisi kolay ve rahat ulaşım olmak zorundadır. Kent içinde sıkıntısız seyahat edebilme bir yurttaşlık hakkıdır. Bu nedenle kent, –engelliler de dâhil olmak üzere– kentte yaşayan herkesin herhangi bir noktadan diğerine kolaylıkla seyahat edebilmesine, ulaşabilmesine imkân tanımalıdır. Eğer kentte yurttaşların gelir düzeyine uygun ulaşım olanakları yoksa, bu da vatandaşlık hakkının ihlalinin bir örneği sayılır.

Doğaya Yabancılaşma
Son birkaç yüzyılın en belirgin özelliği, insanın büyük bir hızla doğaya yabancılaşıyor olmasıdır. İnsanın doğa ile mesafesinin büyümesinde kentler, hem neden hem de sonuç olarak yer alıyor. Bunda kentlerin, insanın bazı doğal ihtiyaçlarını karşılamakta sıkıntılara ve sorunlara yol açmasını gösterebiliriz. Örneğin kentler vatandaşların kolayca sağlık hizmetlerine ulaşabilmesine imkân tanımalıdır. Kentler, insanlara sağlıklı içme ve kullanma suyu olanakları ile sorun yaratmayan kanalizasyon sistemi servisi sunabilmelidir. Bu bağlamı; içeride ve dışarıda yeterli güneş ışığı ve doğal yaşama bağlantı kurabilen yeşil çevre sağlanması ile tamamlayabiliriz.

Eğitim
Bu çağı tanımlayan en belirgin özelliklerden birisi, eğitimin öneminin artması ve yaşam boyu süren bir nitelik kazanmasıdır. Bu nedenle bir şehrin vatandaşlara erişilebilir eğitim imkânları sunması gerekir. Bir kentte yaşayan insanlar kendilerini sürekli geliştirebilmek için eş başlangıç imkânlarına ve eş fırsatlara sahip olmalıdır. Sürdürülebilir eğitim hakkı, kentli yurttaş olmanın en değerli unsurlarından birisidir.

İletişim
Gelişen iletişim ve medya teknolojileri, hiç kuşkusuz yaşamımıza pek çok olumlu kazanım sağladı. Ama kaybettirdikleri de var. Özellikle görsel medya, kentli vatandaşları tam anlamıyla bir bağımlılığa yöneltti. Bunun en ‘seçkin’ örneklerinden birisini spor alanında yaşıyoruz. Fiilen spor yapmak yerine televizyon kanalında spor yarışması izlemek, önemli –bazı insanlar için tek- boş zaman etkinliği haline dönüştü. Hâlbuki bir kentin; vatandaşları, fiilen spor yapmaya özendirmesi ve buna ilişkin sportif imkânları sağlaması gerekir. Spor ile sözünü ettiğim bu bağlamı; her yaş, yetenek ve gelir dilimi için zengin boş zaman etkinliği seçenekleri olarak genişletmemiz gerektiğini ifade etmeliyim.

Bitirirken
Yaşadıkları kenti yönetmek, yönetim karar ve süreçlerine fiilen katılmak ve kamusal işleri denetlemek bir kentli yurttaşlık hakkıdır. Kent bütçesinin oluşumuna, işletilmesine ve denetimine katılmak bir vatandaşlık hakkıdır.

Yukarıda özetlediğim özellikler sahip bir kentte yaşıyorsak –yaşadığımız kent bize saydığım bu hak ve özgürlükleri kullanmamıza izin veriyorsa– bu durumda gerçekten özenilecek nitelikte bir kentte yaşadığımızı söyleyebiliriz. Diğer durumlarda sadece kendimizi kandırıyor olabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder