18 Aralık 2010 Cumartesi

Futbol Gevezeliği

Futbol Gevezeliği

Gürcan Banger

Bu hafta sonu ile birlikte futbol sezonunun devre arasına geldik. Bir süre maç izlemenin heyecanını transfer dedikoduları alacak. Gene muhtemelen takımlarımızın isimleri olur olmaz futbolcu transferleri ile anılacak ve kesinkes abuk subuk oyuncu transferlerine milyonlarca avro / dolar ödenecek.

Ardından sezonun ikinci bölümüne gireceğiz. Sanki daha az heyecanlı bir ikinci yarı olacak gibi bir hal var ya da ben böyle algılıyorum. Ama kaçınılmaz biçimde; sporun ruhuna aykırı olarak sonuç - başarı odaklı bir ruha sahip olduğumuzdan; her şey galibiyetler, mağlubiyetler ve şampiyonluklara bakılarak algılanacak. Sonuçlara göre birileri göklere çıkarılırken, daha az başarılı olanların alın teri, çalışma ve özverisi dikkate alınmadan kıyasıya eleştirilecek, hatta karalanacak. Dün karaladığımızı yarın sırtlayacağız ya da tersi olacak.

Başta futbol olmak üzere sporun sonuç – başarı odaklı olmasında, spor medyasının etkin ve özel bir yeri var. Medya, takımların taraftarlarını adeta başarıya endeksliyor. Herhangi bir başarıda malum takımı yere göğe sığdıramayan medya, olağan sayılabilecek bir başarısızlıkta ise yerden yere vuruyor. Gerginlik üst düzeylere tırmandığında ise sütten çıkmış ak kaşık rolünü oynamayı tercih ediyor. Ama taraftar, medyanın rüzgârıyla sağdan sola, aşağıdan yukarıya, sevgiden nefrete, kızgınlıktan aşırı hoşgörüye savrulmaya devam ediyor. Bunda spor medyası konusunda kamu denetimsizliğinin ciddi etkisi var. Kamuoyu, spor medyasının denetimi konusunda yetersiz ve kayıtsız kalınca; yazan yazdığı ve tahrik eden ettiği ile kalıyor. Toplumun giderek bozulan psikolojisi ile birlikte futbol sahalarındaki ve tribünlerdeki gerginlik ile çözüme yönelik olarak ilgilenen yok. Gene sahada tekme – tokat, dışarıda döner bıçağı ile başarısızlığa kendimizce çare arayacağız.

Her ligde her sezon bir tane şampiyonluk var. Dolayısıyla takımlardan ancak bir tanesinin şampiyon olması mümkün… Böyle bir durumda şampiyon olmayanlar dışında hepsini başarısız mı saymak gerekiyor? Eğer tek kriter şampiyonluk ise her sezon her ligde bir tek başarılı takım var demektir. Bu durumda diğer takımların harcadığı para, tükettiği emek ile o takımlara yönelmiş sevgi ve ilginin hiçbir önemi kalmıyor. Gerçi şampiyon olan takımın bile arka bahçesine bakıldığında; ekonomik yönden ya da altyapı yatırımları açısından (ya da birtakım fonksiyonel unsurlar bakımında) ne denli başarılı ciddi biçimde tartışılır.

Kendince futbolun ak kaşığı olan (ama gerçekte bu karmaşanın da gerçek mimarlarından olan) medyaya bu kadar söz çarptırdıktan sonra, genel anlamda bir takımın başarı modeline bakalım. Özel olarak futboldan söz ettiğime göre; bir futbol takımının başarısını nasıl algıladığımdan söz edeyim. Benim açımdan bir takımın başarısı, bir sezondan bir sonrakine hangi üstünlükleri aktardığı ve yaşanan sezondan geleceğe aktaracağı hangi farklılıkları yarattığı ile ilgilidir. Eğer bir sezonla diğeri arasındaki başlıca farklılıklar, teknik direktörün veya bazı oyuncuların değişmesi, ismi bilinen bazı yeni oyuncuların satın alınması veya takımın sıralamadaki yeri olarak kalırsa; o takım, o sezon şampiyon olsa da başarılı sayılmaz. Bir takımı bir sezonda başarılı olarak kabul etmek için, takımın o zaman dilimi içinde neler biriktirdiğini gözlemek gerekir.

Her futbol takımı, başarı – tanınırlık – görünürlük kriterine bakılmaksızın (ünlü veya silik veya lider ama kesinlikle) bir markadır. Ama bu markaların pek çoğundan, çok yakındakiler dışında pek kimsenin haberi olmaz. Bence bir futbol takımının bir sezonda elde edebileceği en önemli başarı, marka değerini yükseltmek olabilir.

Bir markanın temel unsurları güven, önemsenme, heyecan ve ilham verici olma ve bu markaya ait bazı temel - özel değerlerdir. Bu bağlamda bir futbol takımı, öncelikle kendi sevenlerine “Siz, bana güvenebilirsiniz” mesajı vermelidir. O takımın taraftarları bilmelidir ki; takımın oyuncuları, teknik kadrosu ve yönetimi o güveni korumak ve geliştirmek için topyekûn üstün performans gösterecektir. Başarısız olsalar bile; bunda kayıtsızlık, ilgisizlik, ciddiyetsizlik ve atalet rol oynamayacaktır.

Bir futbol takımı sezondaki sıralama başarısının ötesinde; sevenlerine heyecan ve ilham vermelidir. Dünyanın marka olarak ünlü (ama her zaman şampiyon olmayabilen) futbol takımlarına bakıldığında, sözünü ettiğim heyecan ve ilham verici unsurların mevcudiyeti görülecektir.

Bu sezon sürünenleri oynayan Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi futbol kulüplerini yakından izlemek lazım. Bu takımların yaşadığı olumsuz süreçlerin futbol dünyasına öğreteceği önemli dersler var. Keza bugün ligin üst sıralarında olan takımların bu pozisyonlarını sadece sportif başarı ile mi elde ettiklerini de soruşturmak gerekir. Size ilginç sonuçlar elde edebileceğiniz bir öneri… Bu sezon ya da son birkaç sezonda en çok kırmızı ve sarı kart gören takımları (dolayısıyla kentleri) sıraya dizin. Bakalım nasıl bir manzara göreceksiniz? Sizce en az cezalandırılan takımlar hangileri olabilir? Hangi takımlar ilginç bir biçimde en çok ceza almışlar? Cezaların nedeni sadece oyuncuların olumsuz ve sert davranışları mı yoksa hakem tercihlerinde sıkıntılar mı görünüyor?

Son olarak; bir futbol takımın onu marka yapacak temel değerleri olmalıdır. Öncelikle bir takım, yönetim – altyapısal gelişme – kaynak yaratma – bütçeleme – denetim – sportif yarışma – sosyal sorumluluk gibi alanlarda kaliteli, sorumlu, güven verici, yenilikçi ve önemseyici olmalıdır. Bunların üzerine kurulmamış sportif başarı, sezonluk olmaktan öteye gidemez. Ülkenin, toplumun ve kamusal yönetimlerin olumsuz özellikleri adeta futbolun yüzüne yansımış gibi – iç karartıcı…


Duygu Güncesi *** YENi ***
Facebook'ta izle
Twitter'da izle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder