29 Aralık 2010 Çarşamba

Kendini ve Yaşam Çevreni Yenilemek

Kendini ve Yaşam Çevreni Yenilemek

Gürcan Banger

Sanki okumamak bir meziyetmiş gibi; “Ben kitap okumam” diyenleri tanımışsınızdır. Bazıları ise kitap okumak için zamanı olmadığından dem vurur. Kitap okuyanları fazlaca entel bulduğu için okumayı aşağılayanlar da vardır. Halbuki iyi biliriz ki; insan sadece (ve özellikle dar bir çevrede) yaşayarak zenginliği, çeşitliliği ve değişik lezzetleri olan bir yaşama sahip olamaz. Keza yaşamın fırsatları yalnız mevcut yaşam çevremizde değildir. Okumak, (aynen İnternet’in yaptığı gibi) bizim için fiziksel sınırları ve zaman kısıtlarını ortadan kaldırır, çok geniş bir ufku bizim için görünür hale getirir.

Hadi; okumanın iyi yönlerini gördük diyelim. Ne okuduğunuz da önemli. Kendinizi bir at gözlüğünün size izin verdiği açıdan okumaya sınırlarsanız, tekrar etrafınıza dört duvar örmüş ve kendinizi bir hapishaneye kilitlemiş olursunuz. Özelde okumanın, genelde yeni şeyler öğrenmenin anlamı, yaşamın ve evrenin zenginliği ile çeşitliliğini gözleyebilmektir. Bu nedenle sadece ülkemize ve toplumumuza ilişkin okumalarla sınırlı kalmamalı; dünyada üretilen bilgi ve deneyime de ulaşabilmeliyiz.

Yaşama Dair
H. Jackson Brown, “Hayata Dair Küçük El Kitabı” ismi ile Türkçeye çevrilen kitabıyla en çok satanlar listesinde uzun süre kalmış ABD’li bir yazardır. Brown, yenilikçi düşünce konusunda şunları söylüyor: “Her zaman yaptığın şeyleri yapmaya devam ettiğin sürece, her zaman elde ettiğin şeyleri elde edeceksin.” Hele ki; günümüzde değişimin ivmesinin de arttığını göz önüne alırsak, dün yaptığımızı bugün yapmakla ancak kaybettiğimizi fark ederiz. Bugün başarılı olabilmek için yenilikçi düşünce, sizin adeta doğal bir parçanız olmak zorundadır. Unutmayalım ki; M.Ö. 6 ve 5’inci yüzyıllarda Anadolu’da Efes’te yaşamış olan ünlü düşünür Herakleitos’un dediği gibi; “Nehir aynı nehir, ama akan su aynı su değil.” Zaman da nehir gibi akıp gittiği için dün yaptıklarımızı tekrar ederek; bugün başarıya ulaşmayı hayal etmek, bir gündüz rüyasından öteye geçmeyebilir.

Son zamanlarda Türkçeye yenilikçilik olarak çevrilen inovasyon sözcüğünü cümleleri içinde kullanmayı benimsemeyen kalmadı. Bir anlamda içimiz dışımız, yenilikçilik (inovasyon) oldu çıktı. Toplum olarak sıklıkla yaptığımız gibi; kavramın arka planını ve dayandığı düşünsel temelleri fazla araştırmadan, anladığımız biçimde kullanmayı tercih ettik. Gazeteci ve yazar Uğur Mumcu’nun söylediğine benzer biçimde; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya kalktık.

Yenilikçilik
Yeni olarak isimlendirebileceğimiz insan üretimi olan her eserin arkasında bir yenilikçi düşünce çerçevesi vardır. Bu düşünsel çerçeveyi doğru kavradığımızda; olayları açıklarken daha sağlam bir zemine dayanmış oluruz. Bu nedenle yenilikçiliği anlamak için öncelikle yenilikçi düşüncenin ne olduğu üzerinde durmayı yararlı görürüm.

Yenilikçi düşünce, daha önce aralarında ilişki kurulmamış olgular, nesneler veya düşünceler arasında yeni ilişkiler kurarak oluşturulan düşüncedir. Her ne kadar günümüzde yenilikçilik, bir ticari katma değer elde etmeye indirgenmiş olsa da; yenilikçi düşünce konusuna çok daha geniş bakmakta yarar var.

Yenilikçi düşüncenin ana iskeletini insanın özgür hayal gücü oluşturur. Hayal gücünün etkin, verimli ve özgürce kullanılması, insanı o ana kadar bulup tasarlayamadığı yeni düşünsel sonuçlara götürür. Ama şunu da belirtmeliyim ki; düşünmek – hele özgürce düşünebilmek – hiç de kolay olmayan bir iştir.

Yenilikçi düşüncenin temel unsuru olan özgür düşünebilme yetkinliği, öncelikle insanın kendini iyi tanıması ile yakından ilintilidir. Hatta tanımak yetmez; kişinin kendi olumsuz özelliklerini, örneğin özgürce düşünebilmesini engelleyen zorlukları tanıyıp, bilip aşması gerekir.

Özgür Düşünmek
Korkularımızı ve alışkanlıklarımızı daha çocukluğumuzdan itibaren büyütmeye başlarız. Özgür düşünce düşünme ve yaşamı alışılmıştan farklı yorumlama yetkinliği, sosyal ilişkilerimizin yaygınlaşması ile azalmaya ve daralmaya başlar. Korku ve alışkanlıklarımız yanında toplumun bize dayattığı statüler, roller ve genel anlamda baskılar özgürce düşünebilmenin önünde biteviye yeni engeller oluşturur. Düşüncemizin önündeki engellerin doğrudan kendimizle ilgili olanlarından (örneğin korkularımızdan ve olumsuz düşünsel alışkanlıklarımızdan) kurtulmak için çaba göstermek önemlidir.

Yenilikçi düşünce, farklı olma niyeti gerektirir. 1876 yılında telefonu bulan İskoç asıllı ABD’li mucit A. Graham Bell şöyle diyor: “Herkesin gittiği ana yoldan gitmeyin, o yolu terk edip ara yollara sapın. Mutlaka daha önce görmediğiniz yeni şeyler keşfedeceksiniz, bu yeni keşifleri daha başkaları izleyecek. Unutmayın ki; tüm yeni buluşların arkasında düşünce vardır.”

Fazla Zamanımız Yok
Kentte bir kitapçıya gittiğinizde; rafla gözlerinizi kamaştıracaktır. Okunmayı bekleyen ne çok kitap var, değil mi? Ama iyi biliniz ki; dünyanın entelektüel birikiminin çok azı o gördükleriniz… Gelişmiş dünyaya yetişmek için daha almamız gereken çok fazla yol var. Kural şu: Özgür düşünme eksenini kaybetmeden entelektüel zenginlik, çeşitlilik ve derinliğimizi artıracağız. Fazla süremiz olmadığını da bilerek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder