5 Aralık 2010 Pazar

Estetik Adına Kent Mobilyaları

Estetik Adına Kent Mobilyaları

Gürcan Banger

Kent estetiği kentin güzelliği demek… Estetik; insanın duyular, duygular ve algılar yoluyla güzel olanı kavramasıdır. Güzelliğin insanı zihinsel veya duygusal olarak etkilemesidir. Kısaca; estetik, güzelliğin algılanmasıdır. Zaman zaman soyut ama genelde karmaşık yapısı nedeniyle estetik, felsefenin de önemli dallarından birisi olmuş.

Estetik, sadece soyut anlamda güzel olanla ilgilenmez. Doğadaki güzel ve güzellik de estetiğin konusudur. Doğayı değiştirerek onu kent yapan insanı dikkate aldığımızda; kentsel çevrenin de bir estetik konusu olduğunu kolayca fark ederiz. Bilindiği gibi, estetik; ilişkiler, oranlar ve uyumluluk aracılığıyla bir bütünlüğün tasarımı konusuna özel bir ilgi duyar. İşte kentsel estetik kavramı kendi kaynağını bu ilgide bulur.

Kent
Kent pek çok farklı unsurdan oluşur. İnsanlar, kurum ve kuruluşlar, yapılar, alanlar, sokaklar, caddeler, anıtlar, dış mekân mobilyaları, bitki örtüsü ve o yerleşimde yaşayan hayvanlar ile bunlar arasındaki yoğun ve karmaşık ilişkiler kenti meydana getirirler. Kentsel estetik, bu karmaşanın yarattığı pozitif veya negatif güzelliktir. Kentte ilişkiler düzeni, uyum ve orantılılık açısından gerekli birlik ve bütünlük oluşturulamamışsa; hiç kuşkusuz oluşan şey, bir güzellik değil, aksine bir ucubedir.

Kentsel estetiğe daha çok; arazi biçimi, bitkiler, yapılar, yer döşemeleri, doğal unsurlar, peyzaj yapıları ve su unsurları açısından bakarız. Estetiği oluşturan bazı öğeler doğal biçimde kendiliğinden oluşmuş iken bazı unsurlar insanlar tarafından üretilir. Doğal olanla insan yapımının bir araya gelerek bir bütünlük ve birlik oluşturması, kentsel estetiğin özüdür.

Bir kentli yurttaş olarak; özellikle kentin insan yapımı olan unsurlarının kalıcılık özelliğine sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Kısa bir sürede yok olacak veya aşınarak özelliklerini hızla kaybedecek ve sonuçta hurdaya dönüşecek malzeme kullanımının kentsel estetik fikrine uygun olmadığı kanaatindeyim. Kentin hurdalığa dönüşmesinin önlemi, özellikle malzemede daha baştan doğru seçimleri yapabilmektir.

Kentin Geçmişi
Bir kent ne denli yeni olursa olsun; kendi geçmişinin izlerini taşır. Kent, daha önce orada yaşamış uygarlıkların izlerini günümüze aktaran yapılar ve anıtları bünyesinde bulundurur. O yerleşimde bugün çok farklı bir kültüre sahip insanlar yaşasa da, geçmişten gelen bu kültür unsurları bugünün de değerleridir. Dolayısıyla kentin insan yapımı unsurlarının, kentin nereden nereye geldiğini tanımlayan süreklilik anlayışına uygun biçimde üretilmesi gerekir. Geçmişi yok ederek yaratılan tarihsel kopukluluk, kentsel estetik fikrinin içini boşaltmaktan başka bir şey değildir. Düne ait olanı yok eden anlayış, geleceğe ihanet eden anlayıştır.

Diğer yandan; kentin tarihsel sürekliliğini estetik uyumluluk ile birlikte düşünmek gerekir. Neyin ne ile yan yana geleceği kuralı, bu uyumu oluşturmanın koşullarından birisidir. Kentin değişik bölümleri arasında geçişin nasıl sağlanacağı ile ilgili estetik kaygılar önemsenmek zorundadır. Uyumluluk konusunu gözden kaçıran bir anlayış, sonuçta hamsili baklava tatlısı üretmekten kurtulamayacaktır.

Son olarak; kentin insan yapımı unsurları, insan aklının ifadesi olan kullanışlılık fikri ile üretilmiş olmalıdır. Buna dikkat edilmediğinde; kent, neden orada olduğu anlaşılmayan ve sonuçta hiçbir işe yaramayan garipliklerle dolacaktır. Bugün kentlerimizi estetik olarak olumsuz etkileyen yaklaşımların başında, “sadece olsun” diye yapılmış ama anlaşılabilir bir amaca hizmet etmeyen ve çoğu zaman kent mobilyaları türündeki uygulamalar gelmektedir. Ama en önemlisi, estetik kapsamında kabul edilemeyecek kentsel uygulamalara dur diyebilecek bir sivil güç henüz ortalıkta görünmemektedir.

Kent Mobilyaları
Kentsel estetiğin bir başka boyutu olarak kent mobilyalarını Şehir ve Bölge Plancısı Nesrin Sıdal Gündoğan’ın bir makalesinden özetleyerek aktarayım. Böylece bir uzman gözüyle yaşadığımız kentin estetiğini ve onu oluşturan unsurlardan kent mobilyalarına bakmış olalım: “Otobüs durakları, çöp kutuları, anıtlar, sokak lambaları, posta kutuları, telefon kulübeleri, trafik lambaları, umumi tuvaletler, reklam - ilan panoları, büfeler, merdivenler, gölgelikler, oturma grupları, oyun düzenekleri, bordürler, yer döşemeleri, çeşmeler, parkmetreler, yangın muslukları kentlerin mobilyalarıdır. Kamusal alanlarda insanların yaşamlarını kolaylaştıran, güvenlik, kolaylık sağlayan ve toplu yaşam düzenine büyük katkı sağlayan tüm nesneler kentlerin mobilyalarıdır. […]

Kentlerin kimliklendirilmesi kentsel mobilyaların akılcı ve işlevsel seçimiyle yakından ilgilidir. Kent mobilyası şehir planlama ile ürün tasarımını kesiştiren belki de tek kavramdır. Ancak gereksinimin belirlenmesinden gerçekleşme aşamasına kadar geçen tüm aşamalarda yetkili kurum-kuruluşların ortak dil ihtiyacına karşın kent mobilyası kavramı, mesleki çatışmaların ortasında kalmış görünüyor. […]”

Kopyacı Kentler
“Bazı belediye başkanları, görüp gezdikleri başka bir kentin kimliğini simgeleyen kent mobilyalarını kopyalarak kendi kentlerinde uyguluyorlar. Paris’in Sokak lambasını, İngiltere’nin kırmızı telefon kulübelerini çok ilgisiz mekânlarda mutlaka görmüşsünüzdür.

Kentin aksesuarları, kentin estetik ve fonksiyonel değerleridir. Hizmet ettiği kesim; yaş, cinsiyet, gelir durumu gibi kriterlere bağlı değildir; kentte yaşayan, yaşayacak tüm insanların kullanımına açıktır. Bu nedenle kent mobilyaları, kentsel ilişkilerin oluştuğu, kentlilerce kolay algılanıp ulaşılabilen alanlarda konumlandırılmalıdır. Mekâna eklemlenen her öğenin, mekânın estetik ve işlevsel değerleri ile çatışmaması gerekir.

Kentin mobilyaları kentte ‘kamu’ kavramı vurgular. Kamusal alanlar ve dış mekânlardaki düzen ve kullanılabilirlik, günlük yaşantımıza doğrudan olumlu bir katkıdır. Gereksiz detay, konumlandırma hatası, yanlış malzeme seçimi sonucunda, geriye çöplük halini alan çiçeklikler, kırık banklar, sokak lambaları, yırtık ve kirli panolar, parçalanmış kaldırımlar ve okunması mümkün olmayan tabelalar kalıyor. […]

Konuya şehir planlaması açısından baktığımızda, öncelikle kentin kültürel, toplumsal profilinin analiz edilmesi ve toplumun mekân kullanım ihtiyaçları ile kamusal alanların belirlenmesi gerekiyor. Kamusal mekânların düzenlenmesinde kentlilerin temel gereksinimleri karşılanmasına, konumlandırılacak kent mobilyalarının tasarım ve yer seçiminin kent kimliğini destekleyip desteklemediğine dikkat edilmesi gerekiyor. Aksi takdirde planla kargaşa yaratılmış olur.“

Tasarım, Bakım ve İşletim
“Kent mobilyalarının tasarım, bakım ve işletiminde ortak anlayış ve eşgüdüm olmaması da bir başka sorundur. Kentin kimliğini destekleyecek, o kente ait tasarımların üretilmesi ve kentte yer alan ürünler arasında uyum ve ortak dil oluşturulması bir türlü gerçekleştirilememektedir. […] Bilinçsiz ve uyumsuz seçilen renk, malzeme ve biçimler kentlerde görsel kargaşa yaratmaktadır.

Sık rastlanan diğer bir sorun da, kentin tarihi öğelerinin, kent yaşamının hızlı değişimi, teknolojik ilerlemeler ve kamu-özel kurum kuruluşlara ait donatı çeşitlerinin yarattığı görsel karmaşa nedeniyle göz ardı edilmesidir. Mevcut tarihi - doğal çevre değerlerini vurgulayan, birbiriyle uyumlu tasarım ve ürünlere az rastlanılmaktadır.

Sorunlar bellidir ama çözüm de bellidir. Yerel yönetimlerin kamusal alanların düzenlenmesinde ve donatımında ortak dil oluşturarak farklı mesleki çalışmaları bir araya getirecek komisyonların en kısa sürede çalışır hale gelmesi yararlı olur.
Kentler toplumsal ilişkiler mekânıdır. Çağdaş, sağlıklı toplumsal ilişkiler, çağdaş kentsel mekânlarda oluşturulabilir. Kentleri yönetenler, kamusal alanlarda, hem düzen ve güvenliği, hem de işlev ve estetiği sağlamaya çalışmalılar.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder