27 Haziran 2010 Pazar

Bir Zamanlar Eskişehir ve Odunpazarı - 2

Bir Zamanlar Eskişehir ve Odunpazarı - 2

Gürcan Banger

Eskişehir, ayırt edici özellikleri olan bir ildir. İl merkezinin özellikleri de çok ilginçtir. Porsuk Çayı’nın varlığı ile içinden bir akarsu geçme ayrıcalığına sahip bir kenttir. İl merkezinde var olan sıcak su kaynağı, Dünya’nın çok az kentine nasip olmuştur.

Eskişehir, yerleşim özellikleri ile ilginç bir öyküye sahiptir. Porsuk Çayı kenti ikiye böler. Eskişehir’in yerleşim tarihinde Porsuk’un ayırdığı “aşağı ve yukarı” olmak üzere iki parçanın farklı anlamları vardır. Kuruluşu açısından; konutların bulunduğu güney bölgesindeki tepenin etekleri bir şehristan (konut bölgesi) izlenimi verirken, kuzeyde sıcak su kaynağının civarı bir rabad (çarşı bölgesi) gibidir. Geçmişte bu bölgeyi gezen seyyahlar doğrular bu gerçeği. Eskişehir, surlarla çevrilmemiş bir şehristan ve bir rabaddan oluşan özgün bir Türk-Anadolu kentidir. Bu biçimiyle Asya’dan taşınan bir kent geleneğinin sürdürücüsüdür. Şarhöyük ve Karacaşehir ile ilgili bazı yorumlara rağmen, elimizde (Türklerden önce mevcut) eski bir yerleşimin üstüne kurulduğuna dair bir veri de yoktur. Eskişehir, özgün bir yerleşimdir.

11’inci yüzyılda Odunpazarı bölgesi Türklerin yeni yerleşim alanı olarak kullanılmaya başlar. Odunpazarı, Türklerin oluşturduğu bir yerleşim yeri olarak Anadolu’nun ilginç örneklerinden birisidir. Daha sonraki yıllarda temel olarak Odunpazarı’nı içine alan ve kentin güneyinde yer alan bu bölge Yukarı Mahalle olarak anılır.

1905 yılında kentin yükselti olarak daha alçak bölümünde yer alan Aşağı Mahalle’de büyük bir yangın olur. Burada yoğun olarak bulunan kamu binaları ve ticarethaneler büyük zarar görür. Bu nedenle bu yapılarda gerçekleştirilen bazı işler Yukarı Mahalle’ye kaydırılır. Odun ticaretinin de bu bölgeye kaymasıyla Yukarı Mahalle, Odunpazarı olarak anılmaya başlar.

Aynı yıllarda başka işler de Yukarı Mahalle’ye doğru hareketlenir. Bunlar arasında demircilik, bakırcılık ve lületaşı işçiliği ilk akla gelenlerdir.

Eskişehir tarihinin ve sosyolojisinin en etkili gelişmelerinden birisi 19’uncu yüzyıldan başlayarak 20’nci yüzyılın ilk dilimine kadar sürmüştür. Bu yıllarda kent, önemli miktarda Türk kökenli göç almıştır. Göç ile gelen insanların genelde Aşağı Mahalle’de yerleştikleri bilinmektedir. Hatta yerliler ve göçmenler arasında (artık izleri silinmiş olan) Yukarı ve Aşağı Mahalle gerginliğinden söz edilir. 1950’li, 1960’lı yıllarda yaşayanlar bunun örneklerini bilecekler.

Sıcak suların bulunduğu bölge olan Aşağı Mahalle, genelde kentin ticari fonksiyonlarını yüklenmiştir. Odunpazarı bölgesi ise daha çok bir konut alanı olarak kalmıştır. Odunpazarı Evleri’nin özgünlüğünün ve kalıcılığının başlıca nedeni budur.

Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında yerleşim de kentin kuzeyine kaymıştır. Kentin zenginleri Yukarı Mahalle’deki evlerini bırakarak kuzeye, ovada kurulmuş olan yeni konutlara kaymışlardır. Ticaretin ve yerleşmenin kuzeye kayması ile Odunpazarı Evleri’nin bulunduğu alan konut veya işyeri amacıyla arsa olarak talep edilmemiştir. Böylece bir kısım geleneksel evlerin bugüne ulaşması mümkün olmuştur.

Odunpazarı semti, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu (GEEYAK) tarafından 1981 yılında tarihi ve kentsel sit (koruma alanı) olarak belirlenmiştir. 1986 yılında Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu tarafından kentsel sit ilan edilmiştir. Bugün Odunpazarı bölgesinde yeni bina yapılması ve eski binaların onarılması veya değiştirilmesi Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun iznine bağlıdır. Ne yazık ki; bu tarihi yerleşim merkezi, en büyük tahribata 1980’lerin başına kadar olan 10-15 yılda uğramıştır. Modernleşme ve konfor adına bu bölgedeki pek çok yapı yok edilmiştir. O dönemin yerel yöneticilerinin, kültürel korumanın değerini anladıklarını söylemek mümkün değil.

Odunpazarı’ndaki gerek evler gerekse külliye, cami gibi anıt niteliğindeki yapılar geleneksel Türk mimarisinin önemli özelliklerini taşırlar. Bu özellikleri ile yapıldıkları dönemin tarihsel ve kültürel özelliklerini yansıtırlar.

Bunları neden söylüyorum? Odunpazarı yerleşimi ve evleri ile ilgili olarak anlatmaya ve yazmaya devam edeceğim. Yok olan tarihî ve kültürel kimliğimiz için, halen yapmakta olduğumuzdan çok daha fazlasını başarmaya ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Odunpazarı, bize çokkültürlü altyapısı ile Anadolu-Türk geleneğinin mirası olan çok özel örneklerden birisidir.

1 yorum:

  1. Değerli blog yöneticisi sitenizdeki makalelerinizi firmamız Dell şarj aleti olarak çok beğendik ve başarılarınızın devamını diliyoruz.

    YanıtlaSil