28 Haziran 2010 Pazartesi

Eskişehir’de Turizmin Sorunları - 1

Eskişehir’de Turizmin Sorunları - 1

Gürcan Banger

Yakın dönemde Eskişehir, günübirlik ziyaretçi akımına uğradı. Köprübaşı’nda, Odunpazarı’nda, Haller Gençlik Merkezi’nde veya kentin büyük parklarında şehrin günlük konuları ile karşılaşmak mümkün. Bu değişim, gazete manşetlerinde okumaya başladığımız bazı yeni soruları da beraberinde getirdi. Turizm adına bu sorunların en önemlisi, günübirlik ziyaretçilerin Eskişehir turizmi için yeterliliği ve kent turizminin sürdürülebilirliğine ilişkindir.

Diğer yandan Eskişehir’i gözlemek, kent turizmini günübirlik olmanın ötesine taşıyabilecek cevabı veriyor. Kent merkezinde iki tane üniversite var. Bu yaklaşık olarak 50 bin öğrencinin 10 ay gibi bir süreyle şehirde yaşaması anlamına geliyor. Bir başka deyişle; Eskişehir’in 10 ay konaklamalı 50 bin ziyaretçisi (turisti) var. Bu durumu var eden ise bu kadar kişinin bu kadar uzun süreyle kalması için üniversite (eğitim) gibi ‘iyi’ bir neden olmasıdır. Demek ki; ziyaretçiyi kentte günübirlik olmanın ötesinde tutabilmek (bir günden daha fazla konaklatabilmek) için önce ‘iyi’ nedenleriniz olmalıdır. Tabii ki; bu nedenlere bağlı olarak gerekli ve yeterli altyapınız da bulunmalıdır.

Turist çekiciliği, bugünün kentleri için (dolayısıyla Eskişehir için) istenen bir özelliktir. Bir kentin bu niteliği edinebilmesi için bazı koşulları yerine getirmesi gerekir. Bu koşullar üç başlık altında toplanabilir: Kentin imajı, kentin özgünlüğü, kent turizminin sürdürülebilirliği.

Bir kentin dışarıdan nasıl göründüğüne o ‘kentin imajı’ adı verilir. Bir kentin imajı, o kentte yaşayan yurttaşların kendilerini nasıl niteledikleri değil, o kente ziyaretçi olarak bulunan kişilerin ne gördükleri ve nasıl bir izlenim aldıklarıdır. Öncelikle bir kentin çekici bir imajı olmalı; turistler bu kentte ‘iyi’ zaman geçireceklerine inanmaları gerekir. Eskişehir, henüz olgunlaşmakta olan imajının olumlu yönde sürdürülebilir gelişmesi için çaba harcamalıdır. Sürdürülebilirlikle güçlendirilerek yeterince olgunlaşmamış (bir başka deyişle kadük ve akim kalmış) bir imaj, ‘kötü’ ve olumsuz bir ‘marka değeri’ kadar zarar vericidir.

Eğer Eskişehir’in beklediği günübirlikte daha uzun süreli ziyaretçi ise bu durumda turist çekiciliği yüksek bir kent gibi ziyaretçilere ‘kolaylık’ sunmalıdır. Bir kentin sunacağı kolaylıklar arasında kolay erişim, kolay ulaşım, kaliteli ve özgün ürün, hizmet çeşitliliği gibi olumlu turizm öğeleri sayılabilir. Bu saydığım unsurlardan ‘kentin özgünlüğü’ çok önemlidir. Başka kentleri kopya ve taklit ederek var olmaya çalışan kentler sonuçta çok olumsuz imajlar edinmektedirler. Eskişehir, kendi içsel kaynaklarını değerlendirerek özgün olabilmeyi başarmalıdır. Özetle; Eskişehir kendi farklılığını yaratmalı, korumalı ve pazarlamalıdır. Özgün olmayan ve sunabileceği çeşitlilik bulunmayan bir kent kısa erimde unutulmaya mahkûmdur.

Bir kentin turizm pazarında yer almasının özgünlüğe dayalı bir diğer koşulu, ihtiyaçların bir arz-talep dengesi içinde karşılanabilmesidir. Kent, ziyaretçilerin bir başka kentte karşılayamadıkları ihtiyaçlarının giderilmesinde başarılı olmalı, müşteri memnuniyeti yaratmalıdır.

Kentte pazarlanan tüm ürünlerin o kentte üretilmesi zorunlu değildir. Ama o kentin söz konusu ürüne değer katabilmesi önemlidir. Turistler için o ürünün veya hizmetin o kentte alınmasının farklılığı olmalıdır. Eğer Eskişehir’den söz ediyorsak, Eskişehir pazarladığı tüm ürün ve hizmetlere kente özgü değerler katarak kendi farklılığını yaratmalıdır.

Yukarıda da değindiğim gibi; kent turizminin vazgeçilmez koşullarından bir diğeri ‘sürdürülebilirlik’ ilkesidir. Kentte turizm alanında ilerleme süreci sürdürülebilir olmalıdır. Bu ilke, var olan doğal ve kültürel değerlerin (yani sit alanlarının, doğal alanların, anıtların, tarihi endüstriyel yapıların ve doğal varlıkların) turistik olarak pazarlanmaları yanında gelecek kuşaklar için korunmaları ve geliştirilmelerini zorunlu kılar. Sürdürülebilir olmayan turizm anlayışı, kendi geleceğini yok eden ve unutulmaya aday bir tercih olacaktır. Eskişehir, kent turizmi alanına yeni adım atmış bir kent olarak böyle bir riskle karşı karşıyadır.

Dolayısıyla kentin iç turizm kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmaları yanında uzun dönemde var olmalarının da dikkate alınması gerekir. Örneğin Eskişehir’de Frig Vadilerinin uzun dönemli korunması, yerel geleneksel mimarinin ve mekânsal formların yitirilmemesi, yöresel mutfağın sürdürülmesi, folklorik giysilerin yeni moda ürünlerinde değerlendirilmesi, geleneksel mobilya öğelerinin yeni (örneğin ahşap veya eşdeğeri doğal malzemeden yapılmış) ev eşyalarına yansıtılması ve benzerleri bu bağlamda önemsenmelidir.

Ne yapmalı? Bugün dünyada kent turizmi alanlarında gelir elde etmek amacıyla kentler büyük bir yarış içindeler. Bu bağlamda bir kentin bir turistik ürün olarak kendi kendine başıboş büyümesi önlenmeli; turizm planlaması, kent planlamasının ana bileşenlerinden biri olmalıdır. Bu da kent turizminin örgütlenmesi ve planlanması anlamına gelir. Bir stratejik niyetler ve yönelimler demeti olarak yapılabilecek planlama ise kentin ilgili tüm paydaşlarını içine almak zorundadır.

Kent turizmini de içine alacak biçimde bir kentin geleceğinin planlanması ve gelir elde etmek üzere uluslararası pazarda kentin turistik pazarlaması asla kolay bir iş değildir. Diğer yandan Eskişehir, alternatif turizm potansiyeli ile büyük getiriler elde edebilecek nitelikte bir ildir. Bu potansiyel değerlendirilmeyi beklemektedir. (“Ne yapılmalı?” sorusunu cevaplama çabasına yarınki yazımda devam edeceğim.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder