4 Haziran 2010 Cuma

Ekonomi, Kültür ve Eskişehir - 3

Ekonomi, Kültür ve Eskişehir - 3

Gürcan Banger

Günümüzde tarih tercihini kentlerden yana yapmış görünüyor. Bu görüntü 19’uncu yüzyıldan itibaren netleşmeye başlamakla birlikte 1970’lerden sonra nitelik olarak değişime uğradı. 1970’lere kadar ulus-devlet içinde (ilgili ülkenin sınırları içinde) bir aktör olan kentin etki ve nüfuz alanı küresel boyutlarda büyüdü. Daha doğrusu; bazı kentler küresel ölçekte etkili hale geldiler. Diğer yandan ölçek yükseltmesini başarmakta zorlananlar ise egemen ekonomi ve kültürlerin hegemonyası altında ‘üretim kentinden tüketim kentine’, farklılıktan aynılığa ya da büyükten küçük ölçeğe geçtiler. Günümüzün çağdaş kent tanımı, diğer kentlerle yarışabilen, rekabet üstünlüklerine sahip yerleşim anlamına gelmektedir. Söz konusu üstünlükler ise bilgi üretiminden kültürel zenginliğe, yaşanabilir kent çevresinden yükselen ekonomik katma değere kadar farklı kategorilerden oluşuyor.

Küreselleşme ile birlikte yaşanan süreç, (kaçınılmaz rekabetin bir sonucu olarak) sadece kentler arasında uçurumlar oluşmasından ibaret değil. Geçmiş dönemlere oranla kentsel mekânın kullanımında da ciddi farklılaşmalar gözlüyoruz. Örneğin farklı gelir düzeylerine sahip farklı sosyal sınıf ve katmanların oturma bölgelerinin de ayrıldığını izliyoruz. Varoşlara karşılık olarak etrafı sur benzeri duvarlarla çevrilmiş zengin yerleşimlerinin (bir anlamda zengin gettolarının) oluştuğunu gözlüyoruz. Örneğin İstanbul’da bu yönelimi net biçimde gözlerken, Eskişehir’de de benzer girişimlerin ‘tohum ve fideleri’ görülmeye başladı.

Kentsel dönüşüm, Türkiye’de özellikle nüfus olarak gelişmiş kent merkezlerinin gündeminde olan konulardan birisi… Eskişehir’de henüz planlanmış bir kentsel dönüşüm örneği gözlemedik. Kentsel dönüşüm, yoksul kesimleri halen oturdukları yerlerden ederek, onların kentin daha uzak köşelerine savuruyor. ‘planlı kentsel dönüşüm’ projelerinin gözlenmeye başladığında, Eskişehir’de de bunları izlememiz son derece olağan bir gelişme olacak. Özetle; kentte bir yandan yoksul varoşları oluşurken, diğer yandan da yükselen zengin gettoları, kentin mekânsal bölünmesini (ayrışmasını) bir toplumsal ve sınıfsal bölünmeye (ayrışmaya) tahvil ediyor. BU ayrışmanın, pek çok durumda yerel yönetimler eli veya onayıyla çağdaşlık adına gerçekleştiriliyor olması ise bir aymazlığın göstergesi olarak tarihte yerini alıyor.

Yukarıda özetlediğim süreç, bir kentte ekonomik gelişme, istihdam ve adaletli gelir dağılımının toplumun bir bütün olarak duruşu (sosyal kaynaşmışlığı) açısından ne derece önemli olduğunu vurguluyor. Yukarıdaki ayrışmışlık tuzağına düşmemek için kent için geliştirilen projelerde yurttaşlar için gelir ve istihdam yaratmanın ne derece acil olduğunu bir kez daha kavrıyoruz. Eskişehir, bir yandan rekabet üstünlükleri elde etmeye çalışırken (bu yönlü temel yeteneklerini geliştirirken) tüm dünyanın içine yuvarlanmakta olduğu ‘istihdamsız ekonomik büyüme’ tuzağına düşmemek zorundadır.

Bu anlatılanların verdiği esinle yeni türden bir Eskişehir tahayyülü kuralım. Böyle bir kent öncelikle bir sermaye merkezi olmalı. Aynı zamanda sermayenin yönetildiği ve denetlendiği bir merkez özelliklerine sahip olmalı. Sermaye birikimini sağlamamış bir kent, işletme sermayesi olmadan yola çıkmaya benzeyen bir firmaya benzer. Dolayısıyla ne kalıcı ne de sürdürülebilir olur.

Yeni Eskişehir, bir üretim merkezi olmalı. Başta teknoloji olmak üzere buluş ve yeniliklerin geliştirildiği bir merkez olarak öne çıkabilmeli. Ayrıca kentte üniversiteler, ar-ge merkezleri ve sınaî işletmeler aracılığı ile üretilen bilginin organize yapılar aracılığı ile dağıtımı ve pazarlaması sağlanabilmeli.

Üretim yapan firmalar ürün ve hizmetlerini küresel pazarlarda sunabilmeliler. Bu üretimin pazarda konumlanabilmesi için gerekli borsalar, iletişim ağ ve merkezleri, sigorta – muhasebe – danışmanlık firmaları, danışmanlık kuruluşları, tasarım ofisleri ve sektörel dış ticaret oluşumları bulunmalı. Bu türden büyük kurum ve kuruluşların acentaları, bağlantı noktaları veya yönetim birimleri kentte var olmalı.

Hiç kuşkusuz; yeni türden bir kentin en önemli özelliklerinden birisi, bir kavşak ve ulaşım odağı olmasıdır. Hava yolu, demiryolu ve karayolu bağlantılarının özel bir önemi var. Israrla yazdığım Eskişehir – Mudanya / Gemlik demiryolu ile karşılıklı lojistik merkezilerinin önemi bu gerçekten kaynaklanıyor.

Son olarak; Eskişehir, yeni döneme hazırlanırken kendi insan kaynaklarını ekonomik, kültürel ve siyasal olarak da bu zaman diliminin gereklerine göre hazır hale getirmeli. Aksi durumda söylenecek şarkı “Ellerim böyle boş, boş mu kalacaktı?” olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder