31 Ocak 2011 Pazartesi

Çift X Ekonomisi

Çift X Ekonomisi

Gürcan Banger

Önce “çift X” ifadesinin nereden kaynaklandığı ile başlayalım. Kadının yumurtası erkeğin spermi tarafından döllendiği anda doğacak bebeğin cinsiyeti de bellidir. Cinsiyeti belirleyen erkekten gelen spermin taşıdığı X veya Y kromozomudur. Çünkü anne, XX kromozom yapısına, baba ise XY kromozom yapısına sahiptir. Anneden her zaman X kromozomu gelir. Babadan gelen sperm X kromozomlu ise doğacak bebek XX yani kız olacaktır. Eğer erkeğin spermi Y kromozomu taşıyor ise doğacak bebek XY yani erkek olacaktır. Dolayısıyla “Çift X Ekonomisi” ifadesi ile ekonominin kadınları ilgilendiren veya etkileyen bölümünden söz edilmektedir. “Çift X Ekonomisi” ifadesini “Kadın Ekonomisi” olarak da okuyabiliriz.

Çift X Ekonomisi, Oxford Üniversitesi’nden Prof. Linda Scott’un yaptığı bir isimlendirmedir. Prof. Scott, tüketici ürünlerinin küresel pazarlarda yönetimine kültürün etkileri konusunda uzmanlığa sahip ve bu konuda dersler veren bir bilim insanıdır. Çalışmaları arasında ekonomide kadınların konumu ve kadın girişimciliğinin geliştirilmesi önemli yer tutmaktadır.

Ülkemizde kadın girişimciliği konusu son yıllarda daha sık dile getirilmekle birlikte alınan önlemler kozmetik faaliyetlerin ötesine geçemiyor. Adeta yapılan işin kendisinden daha fazla konunun gevezeliği yapılıyor gibi… Bu çerçevede ekonomik literatürümüzde yeterince tanınmayan Prof. Scott’un ve onun isimlendirmesiyle Çift X Ekonomisi’nin kısaca da olsa ele alınmasında yarar var. Kadın çalışmalarında yeni örneklere yol verebilir.

Çift X Ekonomisi, çerçeve olarak kadınların küresel ekonomisini tanımlamak amacıyla geliştirilmiş bir kavramdır. Hiç kuşkusuz; tüm çağlarda olduğu gibi kadın, günümüzde de ekonomik faaliyetlerin içinde yer alıyor. Fakat kadının ekonomik etkinlikleri ve bunun sonuçları yeterli ölçüde dikkat çekmiyor, ölçülmüyor ve kayıt altına alınmıyor. Çünkü geleneksel iktisat öğretilerinin kabul ve kısıtları kadını dışarıda bırakmaya devam ediyor.

Kadının bir olgu olarak iktisat öğretilerinin ve kültürel yapıların dışında kalmasının önemli bir nedeni var. Kadın emeği genelde ücretsiz olarak algılandığından izleyen, ölçen ve düzenleyen çalışmaların dışında kalmış. Ücretli emek verimlilik açısından dikkate alınırken, ücretsiz kadın emeğine gerekli ilgi ve özen gösterilmemiş. Kadınların kayıtdışı veya ücretsiz çalışmaları, sadece parasal karşılığı olan hareketleri dikkate alan değerleme sistemlerinin içinde yer alamamış.

Günümüzde kadının ekonomik olarak konumu geçmiş dönemlerden biraz daha farklı. Az ve orta derecede gelişmiş ülkeler de dâhil olmak üzere ücret ödenen kadın emeği oranı giderek yükseliyor. Kadınlar kazandıkları gelir ile kendi adlarına yatırım yapmaya başladılar. Değişik türdeki fonlardan geçmişe oranla daha fazla destek ve katkı alıyorlar. Ailelerininki yanında kendi bireysel ihtiyaç ve seçimleri için kendi harcamalarını yapmakta biraz daha ileri konumlar kazandılar.

Diğer yandan küresel ve ulusal ölçeklerde kadın dayanışması konusunda önemli gelişmeler oluşmaya başladı. Görece daha fazla gelişmiş toplumların (veya bölgelerin) kadınları, daha düşük yaşam koşullarına sahip kadınlara destek vermek için değişik örgütlenme ve işbirliği faaliyetleri geliştiriyorlar. Bu süreçte kadınların kurup faaliyette bulundukları sivil toplum kuruluşlarının önemli yeri var. Tüm bu çalışmaların uzun vadede (şeklini şimdiden yeterince öngöremediğimiz) bir kadın ekonomisinin oluşumuna katkı vereceği anlaşılıyor.

Son olarak; 2009’da ABD’de Pennsylvania Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmadan söz edeyim. Araştırma sonuçlarına göre kadınların mutluluk göstergeleri (erkeklerinkine oranla) son 35 yılda düşüş göstermiş. Geçmiş dönemlere oranla erkekler de daha az mutlu olduklarını ifade etmekle birlikte kadınlardaki düşüş çok daha yüksek oranda imiş. Bu araştırmayı yukarıda sözünü ettiğim kadın çalışmaları ile birleştirirsek; ekonomi de dâhil olmak üzere kadın çalışmalarına daha fazla ağırlık vermek gereği bir kez daha ortaya çıkıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder