3 Temmuz 2010 Cumartesi

Dünden Bugüne Değişen Eskişehir

Dünden Bugüne Değişen Eskişehir

Gürcan Banger

Eskişehir ismi, ilk bakışta tarihin derinliklerine giden bir yerleşimi hatırlatır. Kentin tarihsel ilerlemesini bilmeyenler, “eski” sözcüğüne takılarak doğru olmayan yorumlar yapabiliyor. Porsuk Çayı ile Sakarya Nehri’nin oluşturduğu havzada çok eski zamanlardan beri yerleşim olmasına rağmen bugünkü Eskişehir’i çok eski olmayan bir yerleşim olarak kabul etmek daha uygun olur.

Eskişehir bölgesindeki yerleşimlerin antik çağlardan beri var olduğu bilinir. Midaion, Nakoleia, Pessinus, Dorylaion gibi milattan önceki yerleşimlerin varlığı yapılan kazılarla doğrulandı. Porsuk Çayı’nın değişen yatağı çevresinde bulunan tarihi höyükler yerleşimin daha da eskilere gittiğini gösteriyor. Ayrıca Sakarya Nehri ile Porsuk Çayı yanında termal su kaynaklarının bulunması nedeniyle bu bölgedeki insan yerleşimlerinin çok daha eski tarihlere uzanıyor olması muhtemeldir. Buna rağmen Eskişehir’i ‘eski’ bir şehir olarak kabul etmek gerçeğin tam ifadesi olmaz.

Eskişehir, tarih boyunca değişik dönüm ve kırılma noktaları yaşamıştır. Bunlardan önemli bir tanesi, Osmanlı Devleti’nin kurulmasıdır. Bir imparatorluğun ilk tohumlarının atıldığı bu yerleşim, daha sonraki dönemlerde Bursa, Edirne, Konya veya Kütahya gibi ilgi görmemiş, küçük bir kaza olarak 19’uncu yüzyıla erişmiştir. 1800’lü yıllar ise Eskişehir açısından gerçek bir sıçrama noktasıdır.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından Eskişehir, ciddi anlamda dış göç almaya başlamıştır. Aldığı göçlerin önemli kaynakları olarak Balkanları ve Kafkasları saymak gerekir. Bu göçlerin etkileri, Eskişehir’in geleneksel yerleşimi olan Odunpazarı’nda mekânsal rötuşlar olarak görüldüğü gibi, (tarım tekniklerinde olduğu üzere) yerel ekonominin değişiminde de gözlenir.

Diğer yandan 1894’te işletmeye alınan İstanbul-Bağdat Demiryolu, Eskişehir’in kaderini değiştiren olaylardan birisi olarak görülür. Bu hattın Eskişehir’den geçmesi, bu unutulmuş yerleşimin alınyazısını ciddi anlamda değiştirmeye başlar. Dolayısıyla 19’uncu yüzyılın sonları, Eskişehir’in gelişiminde önemli bir dönüm noktasıdır.

Kurtuluş Savaşı süresince Eskişehir, ciddi acılara ve yıkıma maruz kalır. Kentin pek çok bölümü, işgalci Yunan kuvvetleri ile işbirlikçileri tarafından yakılır, yıkılır. Fakat Eskişehir, Cumhuriyet’in ilk döneminde ciddi kamu yatırımları alarak önemli atılımlar yapar. Eskişehir Bankası, Şeker Fabrikası, demiryolu ile uçak bakım-tamir atölyelerinin kuruluşları 20’inci yüzyılın ilk yarısına damga vurur. Bu dönem, Eskişehirlinin kendini artık işgören (ücretli çalışan) olarak algılamaya başladığı bir zaman dilimidir. Bu dönemle birlikte devlete kapıkulu olmak, girişimci (kendi işinin sahibi) olmanın önünde gelir. Bir yandan ücretli çalıştırmayı özendiren bu gelişme, daha sonraki yıllarda ‘kamu işinde’ eğitilmiş ustaların, Eskişehir sanayisinin temellerini atmaları ile başka bir boyuta taşınır.

Eskişehir’in mekânsal gelişimi, bir kâğıda düşmüş yağ damlasını andırır. Kent, yağ damlasının kâğıdın üzerinde yavaşça aynı odak etrafında büyümesi gibi gelişir. 20’nci yüzyılın ikinci yarısında plansız, programsız veya en azından vizyonsuz büyüme hızlansa da, görünen manzaranın odağı budur.

Eskişehir’de son olarak yaşanan kırılma noktası, 2000’lerin başıdır. Bu süreçte Eskişehir, pek çok Anadolu yerleşimine göre yeni bir yerleşim olsa da; geleneksel bir kentten Batı tipi bir tüketim kentine doğru evrimleşmeye başlar. Ama ne yazık ki; gerekli vizyona sahip olmadan büyümenin sıkıntılarını da yaşamaya devam eden bir kenttir artık.

Bugün kentin merkezinde yaşanan aşırı yoğunlaşma, bu yerleşimi kent rantı nedeniyle imkânsız bir noktaya doğru sürüklemektedir. Eskişehir’in kent merkezinin daha fazla yoğunlaştırılmasıyla gidebileceği yeni bir açılım kalmamış gibi görünmektedir. Kent merkezindeki rantı artıracak her yaklaşım, Eskişehir’i biraz daha yaşanması zor bir habitat haline getirmektedir. Gözlediğim odur ki; kentin (yağ damlasının) dış çevresinde yapılacak kentsel dönüşüm projeleri de yoğunlaşmayı azaltıcı önlemler olarak gözükmemektedir.

2000’li yılların başında Eskişehir, yeni bir kentsel aşamaya geldi. İlk kez kentsel dönüşümün gündem maddesi olabileceği bir aşamaya ulaştı. Muhtemelen Fabrikalar Bölgesi’nde gördüğümüz değişimi, kentin başka semt ve alanlarında da yaşayacağız. Hiç kuşkusuz; değişim kent mekânının kullanımındaki değişimden ibaret kalmayacak. Metropol olmaya doğru ilerleyen kentin ekonomisinde giderek hızlanan bir değişime ve dönüşüme uğrayacak. Bugüne kadar Eskişehir’in ekonomik ve sosyal ilerleyişinin gerçek anlamda planlı olduğunu söylemek zor. Aynı şekilde bundan sonraki gelişimin de plansız ve vizyonsuz olabileceğini söylemek mümkün değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder