8 Temmuz 2010 Perşembe

Dur, Düşün, Yapılandır

Dur, Düşün, Yapılandır

Gürcan Banger

Dünya değişiyor. Dönüşüm ve değişim yaşamın tüm alanlarını kapsıyor. Kuruluşların da bu değişime ayak uydurması gerekiyor. Durumu kavrayış ve yeniye uyarlanış süreci aklı kullanmayı, düzenli ve sistematik olmayı şart koşuyor.

Herhangi bir noktadasınız. Bir başka yere gitmek istiyorsunuz. Öncelikle bulunduğunuz noktadaki şartlarınızı, elinizde olanı bilmeniz gerekiyor: “Neredeyim? Elimde ne var?” İçine saplanıp kaldığınız durumdan ve alışılmış biçimde yaşamımızı belirleyen kolaycı ezberden kurtulmanın ilk adımı, bir durum tespitinden oluşuyor.

İkinci büyük adımda ise geleceğe ilişkin bir tasarım gerekiyor. Gelecek tasarımı; öncelikle bir vizyondan, ardından bir plandan ve bu planı gerçekleştirmek üzere programlardan oluşmak zorunda. Bu süreç, elimizde olan kaynakların ve gücün doğru biçimde kullanılmasını sağlayacak. Gene bu süreçte ilkelerimiz ve hedeflerimiz bize yol gösterecek, yolumuzu aydınlatacak.

İçinde bulunduğumuz ortam ne denli olumsuz olursa olsun; bizi çepeçevre saran bir şartlar demeti var. Gitmek istediğimiz noktada kendimiz, kuruluşumuz veya iktisadi işletmemiz için yenir bir düzen kurmak istiyoruz. Yeni düzenin şimdikinden önemli farklılıkları ve getireceği avantajlar olmalı. Dolayısıyla bu değişim süreci, bir yeniden yapılanmayı ve yepyeni yaratıları içinde taşımalı – bakış açısından fiziksel ortama, ilkelerden elde edilecek başarılara kadar…

Dünkü dünyada bihaber haldeydik. Şimdilerde iletişim, yaşamımızın en önemli unsurlarından birisi haline geldi. Bu nedenle başarılar ve avantajlar hızla yaygınlaşırken diğer yandan darboğazlar ve krizler de küresel hale geldi. Örneğin ciddi bir yayın organında bir etkinlik ile ilgili olumsuz bir haber çıktığında çok kısa süre içinde o faaliyetle ilgili başarısızlık göstergeleri meydana çıkıyor. Örneğin bir filmle ilgili olarak yaygın medyada yer alan bir karalayıcı eleştiri, o filmin gişe yapma olanaklarını ciddi anlamda etkiliyor. Medyayı elinden tutanlar oluşan bu yeni düzenden nemalanma gayreti içinde iken, kuruluşlar ve şirketler tanıtımlarını yeterli biçimde yapabilmek için giderek daha fazla bütçe rakamlarını harcamak zorunda kalıyorlar.

Dikkat ederseniz; ağızdan ağza pazarlama biçiminde yapılan tanıtım kampanyaları çoğalmaya başladı. Facebook, Twitter veya Google bir Internet medyaları bu kampanyalara ortam hazırlıyorlar. Gazetelerin ve dergilerin tirajları, Internet sitelerinin aldığı ziyaret sayılarının çok altında kalmaya başladı. Bir zamanlar Internet’e kuşku ile bakanlar, şimdi bu medyayı daha etkin kullanmak için yeni yol, yordam ve yöntemler arama gayretindeler.

Diğer yandan Internet türünde yeni medyalar, tüketiciler için satıcılardan çok daha etkin roller görmeye başladı. Bir mal veya hizmet almak isteyen tüketici, öncelikle Internet ortamında bir araştırma yaparak fiyatlar ve özellikler hakkında bilgi sahibi oluyor. Internet sitesi oluşturan kuruluşlar, tüketicilerin ürün ve hizmetleri karşılaştırabilmeleri için yazılımlarına akıllı eklentiler yapıyorlar. Kıyaslama (benchmarking) denen yaklaşımı, firmaların ciddi bir bölümü öğrenememişken; tüketiciler bu tekniği Internet sayesinden çoktan kullanmaya başladılar.

Bir noktayı daha belirtmek isterim. 2000’li yıllara kadar aile halkının satın almalarında etkin olan ailenin büyükleri ve ebeveynler idi. Şimdilerde ise ailenin genç bireyleri, satın alma faaliyetlerinde daha aktif biçimde yer almaktalar. Markalar ve modeller özellikle çocuklara ve gençlere hitap ediyor sanki. Geçmişte küçüklerin giyimi büyüklerinkinden etkilenirken, şimdilerde genç giyimi yetişkinlerin seçimlerinde etkili olmaya başladı. 20 yaşında bir genç gibi giyinmiş ya da genç yaşın aksesuarlarını kullanan çok sayıda orta ve ileri yaşlı insanı caddelerde gözlemek mümkün.

Diğer yandan genç tüketiciler, tek yanlı pazarlama mesajlarından hoşlanmıyorlar. Tasarımdan satış sonrası servise kadar giderek artan oranda kalite ve çeşitlilik talepleri var. Bu yeni konjonktür, firmaların davranış ve tepki modellerini değiştirmelerini zorunlu kılıyor.

Velhasıl; dünya değişiyor. Bu değişim de (görülen o ki) hem üreticileri hem de tüketicileri daha fazla tedirgin ediyor. Bu noktanın üzerinde biraz daha düşünmeye ve gözlem yapmaya ihtiyacımız var. Yeni iş kültürü ve ekonomik modeller, tatminin artırma havasında adeta bireysel ve sosyal tedirginliği de artırıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder