31 Temmuz 2010 Cumartesi

Futbol ve Verimlilik

Futbol ve Verimlilik

Gürcan Banger

Dünya Futbol Şampiyonası, futbol izleme açısından fazlaca keyif vermedi. Avrupa’da futbolun görselliğinin düşmesi ve ekonomik yönünün öne çıkması, yansımalarını bu şampiyonaya da vurdu. Diğer yandan yaklaşan futbol liglerimiz ile Avrupa’daki futbol kulüplerinin yarıştığı şampiyonalar tekrar insanları stadyumlara ve TV karşısına çekmeye başladı.

Futbol kulüplerimiz, “dünyanın parasını” verdikleri oyuncularla hazırlık çalışmalarının ardından Avrupa’da arz-ı endam ettiler. Sanırım; futbol meraklılarının tümü “büyük” diye bilinen takımlarımızın düşük performansı ile hayal kırıklığına uğradılar. Türkiye’de futbolu yükseldiği iddialarından sonra bu hafta alınan sonuçlar “Acaba?” sorularına neden oldu. Sanki üstü kum ve külle örtülmüş futbol sorunlarımız, tekrar yüzeye çıkmaya başladı.

Kendi adıma futbolcu transfer ücretlerinin başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada aşırı şiştiğini ve kulüplerin giderek yaşamakta zorluk çektiklerini düşünüyorum. Türkiye’de de kulüp yöneticilerinin özentileri sayesinde benzer bir durumu yaşıyoruz. İşsizliğin yüzde 15-20’lerde gezdiği bir ülkede istihdam ve katma değer yaratmayan bir sektöre bu denli çılgınca verimsiz yatırım yapılmasını açıklamak zor… Her yıl yabancı futbolcu transferi için milyonlarca TL’nin sokağa atılmasını anlayışla karşılamak mümkün değil.

Diğer yandan bu sorunun tek sorumlusunu futbolun yöneticileri olarak kabul etmek zor… Böyle bir süreci teşvik edip canlı tutmaya çalışan spor medyasının da hakkını vermek lazım. Magazin medyasının ardından futbol medyası da sınır tanımaz bir aşırı tüketim ortamı yaratılmasına katkı yapıyor.

Bir noktayı hatırlatmak isterim. Türkiye’de futbol terörü, artık bir endüstri ölçeğine yükselmiş olan futbolun kendisinden daha büyük (daha ölçekli) bir konudur. Bu nedenle; futbolda şiddet konusunda daha derin çalışmalar yapılması gerekir. Bence; futbolda şiddet konusu, üzerinde sektörel soruşturmaları zorunlu kılan, üniversite düzeyinde bilimsel araştırmalar gerektiren bir noktaya gelmiştir. Sadece güvenlik önlemleri ile çözülebilecek bir sorun olmanın boyutlarını çoktan aşmıştır.

Türkiye’de futbolun ikinci temel sorunu, verimliliktir. Bir başka deyişle; bu endüstrinin (ve dolayısyla kulüplerin) maddi kaynaklarının verimsiz biçimde kullanılarak heba edilmesidir. Verimlilik, bir sistemden çıkan ile sisteme giren arasındaki orandır. Bire kırk veren bir tarla, bire beş veren tarlaya göre daha verimli kabul edilir. Aynı miktar bütçe ile bir futbol kulübü, diğerinden daha başarılı sportif sonuçlar elde ediyorsa, burada başarının aynı zamanda verimliliğin de ifadesi olduğunu söyleyebiliriz. Sportif başarıyı (daha doğrusu başarısızlığı), “Top yuvarlaktır” ya da “Önümüzdeki maça bakacağız” biçiminde açıklamaya çalışmak, sporda aklın ve bilimin gereklerini gözden kaçırmak anlamına gelir. Tabii ki; insanların ana unsur olarak bulundukları futbol gibi sistemlerde, ihtimaller (hatalar, eksiklikler ve zayıflıklar) her zaman vardır; ama futbol, bir bedensel etkinlik olduğu kadar bir akıl işidir. Bu nedenle; bizim futbolumuz, (parası olabildiği durumlarda bile) genelde aklı az bir endüstridir.

Verimliliğin ana ilkesi, sistemin buna uygun örgütlenmesidir. Gerekli parasal kaynaklarınız olabilir ama gerekli ve uygun örgütlenmeniz yoksa, maddi varlığınız nedeniyle sportif başarının gelmesi bir hayalden öteye geçemez. Kulüp yöneticileri çoğu zaman kendi kentlerinde futbola olan maddi destek eksikliğinden şikayet ederler. Az buçuk mürekkep yalamış olan bazı yazar-çizer takımı ise bunu kentin maddi olarak gelişmişliğine bağlarlar. Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Her yıl Süper Lig’den düşmemek için çırpınan futbol takımları arasında, zengin kentlerin “şehir takımları” bulunmaktadır.

Futbol endüstrimizin bir diğer ana sorununun kurumsallaşamama olduğunu düşünüyorum. Ekonomik işletmelerde başarılamamış kurumsallaşma işinin, birer dernek statüsünde olan futbol (genelde spor) kulüplerinde gerçekleşmemesi son derece olağan bir durumdur. Ama bir kentin futbol kulübünün, o kentteki pek çok ticari ve sınai işletmeden daha büyük finans ve insan boyutlarında olduğu düşünülürse, işin ciddiyeti daha kolay kavranır. Bir futbol kulübünün yönetilmesi, toplam üyesi 50 veya 100’ü geçmeyen bir sivil toplum kuruluşunun yönetilmesinden çok daha ciddi bir iştir. Kısaca; futbol yöneticiliği, (bir boş zaman eğlencesi olmaktan öte) gerçekten bir “iştir” ve iş kurallarına göre yapılması gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder