22 Temmuz 2010 Perşembe

Kobilerimiz

Kobilerimiz

Gürcan Banger

KOBİ kısaltması ile “küçük ve orta büyüklükteki işletmeler” ifade ediliyor. Bunlar arasında küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin özel bir yeri var. Sanayideki yönelimleri, iki ayrı tarzda ele alan yaklaşımlar var. Bunlardan birincisi geleneksel örgütlenme tarzı olan büyük ölçekte standart ürünlere dayalı fordist üretim… Kobileri öne çıkaran yaklaşım ise post-fordist olarak isimlendiriliyor. Üretim örgütlenmesinin bu tarzının anahtar kavramları arasında özkaynak, yerel girişimcilik, esnek üretim, ihracata dönüklük, sektör-ürün temelinde uzmanlaşma gibi kavramlar öne çıkıyor.

Eskişehir bir kalkış (take-off) noktasına doğru ilerliyor. Ya kalkış gerçekleşecek ya da yarış bir başka kent lehine kaybedilecek. Kalkış hamlesinin bir kabul / varsayım değiştirme dönemi olduğunu söyleyebiliriz. Eskişehir, geleneksel bir Anadolu kenti olmaktan bir metropol olma yoluna çıkmış görünüyor. Bu süreçte de kobilerin özel bir yeri ve önemi olacağından hiç kuşku yok.

Tüm sıkıntılara, daralmalara ve küresel krizin etkilerinin aşılamamış olmasına rağmen ilk U dönüşünde AB başta olmak üzere yurt dışından ve yurt içinden yeni firmaların Eskişehir’e doğru akacakları kanısındayım. Eskişehir’in bu “Haçlı Seferleri” karşısında yenik düşmemesi için sanayisi ve ticareti açısından kendisine çeki düzen vermesi gerekiyor. Bu bağlamda da kobilerin mevcut durumdan daha fazla özel ilgiye ihtiyaçları olduğu ortada.

Kobilerimizi “iyileştirmek” için öncelikle onların ne halde olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu nedenle yerel kobilerin nasıl bir görüntü verdiklerine bir göz atmak yararlı olur.

Ulusal anlamda baktığımızda kobilerin birincil sorunu, finansal alandadır. İktidarların tüm destek vaveylalarına rağmen kobilerin kullanabildikleri kredi miktarı son derece düşük düzeylerdedir. Eskişehir’de kredi kullanımı ise (Türkiye ortalamasına göre) çok daha düşük düzeydedir.

Genel anlamda kobiler, teşviklerden yararlanmada güçlükler çekmektedirler. Eskişehir olarak malum Teşvik Yasası’nın dışında kalmamızla birlikte yerel kobilerimiz için durum daha zorlu hale gelmiştir.

Özetle; kobilerin finansman desteklerinden ve finansal araçlardan yararlanma düzeylerinde ciddi sorunlar bulunmaktadır.

Kobi gerçeğini doğru kavrayabilmek için kobiler açısından finansman ve teşvik sorunlarının birincil engelleyiciler arasında olduğunu anlamak gerekir. Bu nedenle Eskişehir’in teşvikin dışında kalmasının tartışılması, bazı kişilerin zannettiği gibi sıradan bir “gevezelik” değil; doğrudan kentin geleceği ile ilgilidir.

Genel olarak söylendiğinde ülkemiz kobilerinin düşük teknolojik düzeyleri dikkati çeken bir diğer özelliktir. Bu sorunu birkaç ayrı kısımda ele almak gerekir.

Öncelikle finans sorunları nedeniyle kobiler ileri teknoloji içeren makina donanımını edinmekte zorluklarla karşılaşmaktadırlar. İkincisi; ileri teknoloji yatırımının yapılması durumunda bile iş ve gelir sürekliliğinin sağlanabileceği kuşkuludur. Ülkemizde sık yaşanan krizler ve ekonomik daralmalar kobi sahip ve ortaklarını büyük teknoloji yatırımlarına şüpheyle bakar hale getirmiştir.

Üniversitelerimizin (geçmiş performansları açısından) ekonomiye ve dolayısıyla sanayiye olan katkılarındaki eksiklik ve zafiyet biliniyor. Bunun tek sorumlusu, tabii ki üniversitelerimiz değil. Akademik kuruluşların sanayi ile olan ilişkisinde nefes almaya imkân bırakmayan mevzuatın da ciddi olumsuz etkileri var. Kobilerin teknolojik düzeylerinin düşük olmasındaki bir diğer (üçüncü) neden, bilimsel kuruluşlarla kobiler arasındaki bu iletişim ve ortak iş görme sorunudur. Bu konuda ticaret ve sanayi odaları başta olmak üzere ekonomi temelli örgütlerin katalizörlüğünde (hızlandırıcılığında) üniversitelerin sanayi ve ticaret sorunlarına el atmada daha girişimci ve atılgan olmaları gerekmektedir.

Kobilerin yaşadıkları sorunlardan bir diğeri bilimsel, teknik, sınai ve ticari değişim ve gelişmeleri yeterince yakından izlemede başarılı olamamalarıdır. Diğer konularda olduğu gibi bu sorunun altında da pek çok “kaynak neden” (sorunu yaratan ana neden) vardır.

Öncelikle yerel kobilerimizde bilgisayar kullanmayı bilenlerin oranı (genç mühendis, teknisyen ve lisans sahibi çalışanların dışında) hayli düşüktür. Bu oran, zaman içerisinde yükselmekle birlikte bilgisayar okuryazarlığının kapsamı ve kalitesi tartışılır düzeydedir. Bu konuya bağlı olarak; kobilerin bilişim ve iletişim (donanım ve yazılım) altyapıları da yeterli değildir.

İkincisi; yerel kobilerimizde yabancı dil bilgisi, bilgisayar okur yazarlığına göre çok daha olumsuz haldedir. Çalışanlar arasında yabancı dil bilenler hâlâ yüzde 5-10 düşük orandadır. Tabii ki; okullarımızdaki yabancı dil öğretim düzeyini düşünürseniz, ifade edilen bu değerin gerçekte çok daha aşağılarda olduğunu fark edersiniz.

Türkiye’de hızlı gelişme gösteren illere baktığımızda bunların tamamının döviz cinsinden gelirleri olduğunu görürüz. Özetle; bu da ihracat demektir. İhracat için ise yabancı dil bilgisi kaçınılmazdır.

Yerel kobilerimizin müşteri sadakati sağlayacak başka ürün karmaları yönünde ar-ge çalışmaları yapmalarınının yararına inanıyorum. Bu konuda üniversitelerimiz ile meslek kuruluşlarımıza ciddi görevler düşmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder