4 Temmuz 2010 Pazar

Zoofili Nedir?

Zoofili Nedir?

Gürcan Banger

Kitapçının rafları arasında gezinirken karşılaştığım bir kitabın sayfalarını karıştırıyorum: Meltem Arıkan’ın “Beden Biliyor” isimli kitabı… Yazarın 10’a yakın basılmış çalışması var. Özgeçmişini okuduğumda; halkla ilişkiler, insan kaynakları ve cinsellik temalı insan ilişkileri konusunda eğitimi ve bilgi birikimi olduğunu görüyorum.

Kitabı karıştırırken şu satırlar ilgimi çekti: “Her ne kadar bu konuda (ensest ilişkiler konusunda) yazdığım ‘Yeter Tenimi Acıtmayın’ adlı romanın ‘Türkiye’de olmayan ensest gerçeğini Türkçe isimler kullanarak yazmak ve Türk aile yapısını feminist bir anlayışla yıkmaya çalışmak’ suçlamasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın suç duyurusuna istinaden Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun raporu ile yasaklanmış, ancak daha sonra 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararı ile serbest bırakılmışsa da …” diye devam ediyor. İşin özeti şu ki; Arıkan, ensest ile ilgili bir roman yazmış ve Başsavcılık “Türkiye’de ensest ilişki yoktur” diye romanı yasaklamış. Yazılı ve görsel basında izlediğimiz cinsel sapkınlıklara ilişkin olayları hatırladığımızda “Yasaklamak için tuhaf bir gerekçe” demek geliyor insanın aklına…

Bu küçük anekdot dikkatimi bu denli fazla çekmeyebilirdi. Bir başka konuyu hatırlatmasa müstehzi bir gülümseme ile geçiştirebilirdim. Geçmişte zoofili (hayvanlarla cinsel ilişki) konusunda bir yazı yazmıştım. Hayvan haklarının korunması ve savunulması alanında değerli çalışmalar yapan Ayten Tutkun’un bana gönderdiği bir haber üzerine bir köşe yazısı hazırlamış ve yayınlamıştım. O günkü olayda köpeklere cinsel tecavüzde bulunarak ölümlerine neden olan barbarlardan söz etmiştim. Bu makale Internet’te yer alan yazılarım arasında da bulunuyor.

Bu noktada ilginç bir gözlemimi paylaşmak isterim. Internet ortamında değişik siteler ve blog’larda (Internet güncelerinde) değişik konularda (muhtemelen) 1000’in üzerinde yazım yayınlanıyor. Google gibi arama motorları aracılığı ile okunan yazılarım arasında zoofili konulu bu yazı ilk sırayı alıyor. Bir yazıya böylesine ilgi; -olumlu veya olumsuz, ahlaki veya amoral- bir gerçeği (bir boşluğu, bir eksikliği, bir zafiyeti ya da toplumun zayıf bir yönünü) ifade ediyor.

Bu konuyu tekrar yazmaya karar verdiğimde; zoofili konusunda küçük bir araştırma yaptım. İngilizce bazı dokümanlara erişmeme rağmen Türkçe olarak yapılmış araştırmalara rastlayamadım. Muhtemelen bu konuda mahkemelere yansımış ya da bu konuyla ilgili olarak tıbbi yardım talep edilmiş çok fazla olay yok. Bu küçük araştırmadan çıkardığım özet sonuç, bu ülkede insanın ve toplumun cinsel sağlığının da “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra” türünde olduğu yönünde oldu.

Okuduğum yabancı dokümanlar, zoofilinin cinsel bir sapkınlık olmaktan öte; aynı zamanda insan ve toplum sağlığını ciddi ve olumsuz biçimde etkileyebileceğine dair verilerle donanmıştı. Kısa bir özet vermek yararlı olabilir.

Zoofili, genelde ‘hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmak’ olarak bilinse de; bilimsel kapsamı bundan daha geniş… İngilizce’de ve tıp dilinde zoophilia olarak ifade edilen sözcük; ‘zoo (hayvan)’ ve ‘philia (arkadaşlık, aşk)’ köklerinin birleşmesi ile oluşturulmuş. Zoofili, bilimsel olarak insanlar ve hayvanlar arasındaki cinsellik ilişkisi ya da bu yönlü bir tercih ve bu seçime dayalı bağımlılık olarak tanımlanıyor. Bu konuda farklı ülkeler arasında farklı hukuki uygulamalar var.

Türkiye’de bu konudaki hukuki düzenleme, 5199 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” ile yapılmış. Kanunun 14’üncü maddesinin j fıkrasında hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmanın yasak olduğu belirtilmiş. Aynı kanunun 28’inci maddesinin k fıkrasında ise hayvanlarla cinsel ilişkide bulunma yasağına karşı davrananlara (kabahatler kapsamında) 250 TL idari para cezası verileceği ifade ediliyor. Hani; insanın, ‘seksin hayvanlarla öğrenilmesinin marifet sayıldığı’ bu ülkede böyle bir ceza konulduğu için adeta ayıp edildiğini (!) söyleyesi geliyor. Şaka bir yana; hayvan hakları konusunda çalışma yapan sivil toplumcular bu yasanın doğal yaşam ve hayvan – insan sağlığı ve sürdürülebilirliği lehine değiştirilmesi için çaba gösteriyorlar. Kutluyor ve destekliyorum. Çevreciliği ve doğa savunuculuğunu; sapkınlıklara geçit vermeden ‘doğal yaşamı kendi doğal şartları içinde sürdürülebilir kılma’ olarak anlamamızın zamanı geldi de geçiyor.

İnsan sağlığı ve zoofili konusunda yaptığım bir başka araştırma ise bu sapkınlığın çok daha derin sağlık boyutu olduğunu gösterdi. Hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmanın; brusella’dan leptospirosis’e, mide – bağırsak parazitlerinden alerjiye, HIV’den fiziksel yaralanmalara kadar pek çok zararlı etkisi olabiliyor. Ama sanırım en olumsuz yönü, insanın doğa karşısında kendisini bir tecavüzcü barbar konumuna düşürmesidir. Bunun anlaşılabilir, kabul edilebilir ve gülümseme ile karşılanabilir bir yönü olamaz. Önce; doğaya ve canlı yaşama saygı…

* * *

Konuyu aklıma geliveren çarpıcı bir örnekle bitireyim. 2006 yılında Almanya’nın ünlü gazetesi Bild’de şu haber yayınlandı: "Almanya, dün akıllara durgunluk veren bir tecavüzle sarsıldı. Ülkenin çok satan gazetesi Bild'in birinci sayfadan verdiği habere göre, kurban bir Japon balığı, suçlu ise bir kurbağaydı. Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde yaşayan Marianne Wagemanns, önceki gün evinin önündeki havuzda bir karaltı fark etti. 'Sapık' bir kurbağa hemcinsi sandığı balığın üzerine atlayarak tecavüz etmeye çalıştı. Hatasını farkedince de 'cinnet' geçirip kurbanını öldürdü. 48 yaşındaki kadın olayı cep telefonuyla görüntülerken gözyaşlarını tutamadığını söyledi. 4,5 milyon tirajlı Bild ise olayı aydınlatmak için konunun uzmanına danıştı. Biyolog Andrea Funke'ye göre, kurbağa amfibi (hem karada hem suda yaşayan) olduğu için hayata balık olarak başlıyor. Yaşadıkları bölgede dişi kalmayınca, balıkları eşi olarak görebiliyor. Ancak bu iki hayvanın çiftleşmesi fiziki olarak mümkün değil."

Eğer Biyolog Funke’nin yaptığı yaklaşıma benzer bir yorum yaparsak; deyim yerindeyse eşeklerle cinsel ilişkide bulunanların geçmişteki ‘eşekliklerini’ veya köpeklere tecavüz edenlerin ilkel yaşamlarındaki ‘köpekliklerini’ hatırladıklarını söylemek ‘teşbihte hata’ sayılmamalı. Bunun cezası da 250 TL'den fazla olmalı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder