3 Ağustos 2010 Salı

Kentsel Dönüşüm ve Eskişehir - 2

Kentsel Dönüşüm ve Eskişehir - 2

Gürcan Banger

Kentsel dönüşüm kavramı, Dünyada 1940’larda tartışılmaya ve uygulanmaya başladı. 1960’lı yıllar Dünya açısından bu sürecin yoğunluk kazanmaya başladığı yıllar oldu. Türkiye’de ise kentsel dönüşümün gündeme gelmesi için 1980’li yılların ‘liberal açılımlarını’ beklemek gerekti. 2000’li yıllarla birlikte başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde uygulanmaya çalışılan kentsel dönüşüm ciddi tartışmaların da nedeni oldu. Eskişehir özelinde ise kentsel dönüşüm kavramı, 2004 – 2005 gibi yıllarda gündeme düşmeye başladı. (2004 Mayısında başladığım bir yerel gazetede sürekli günlük köşe yazma sürecimin Eskişehir’de kentsel dönüşüme ilişkin ilk köşe yazısını 2005 yılının hemen başında kaleme almışım.)

Odunpazarı semtindeki konutlarda cephe iyileştirme çalışmaları ile (bir değişim planına tabi olmadan) kendiliğinden yürüyen Fabrikalar Bölgesi’ni saymazsak; Eskişehir’de bilinen bir kentsel dönüşüm uygulaması yok. Bu nedenle kentsel dönüşüm geleneği olmadığı gibi; kentsel dönüşümü tartışma konusunda oluşmuş ‘kamusal alan’ niteliğine sahip ortamlar ve iletişim kanalları da oluşmamış durumda… Önümüzdeki dönem için gündeme alınmak istenen kentsel dönüşüm projeleri karşısında 1871’indeki Fransa’da Paris Komünü’ne benzer ‘barikat savaşlarıyla’ karşılaşırsak hiç şaşırmayacağım.

Türkiye veya Eskişehir’e oranla kentsel dönüşüm anlayışlarının daha fazla geliştiği yerleşimlerde tartışma belli başlı şu noktalar oluşuyor: 1- Kentsel dönüşüm proje alanlarının tespit ilke ve kriterleri, 2- Bu konuda proje geliştirme yaklaşımları, 3- Eskinin taşınması ile ilgili yer değiştirme stratejileri, 4- Kentsel rant artışından, proje harcamalarından ve bölgede yaratılan yeni ranttan oluşan proje değerinin paylaşımı.

Eskişehir’deki kentsel dönüşüm alanları yerel medyada yer aldı. Bu alanların belirlenmesinde sosyal rızaya dayalı veya demokratik katılımcı bir çalışma olmadı. Konu, her zaman olduğu gibi bir ‘başkan – uzman modeli’ ile pişirilip vitrine kondu. Belediye meclislerinin farklı kanatları arasında meydana geldiğini gördüğümüz tartışma ise konunun özü ile ilgili değil; bir siyasal iktidar mücadelesi olarak sürdürülüyor. Özetle; kentsel dönüşüme ilişkin ilkeler daha başında ihlal edilmiş oldu. Bakalım; dana neler göreceğiz?

Türkiye’de kentsel dönüşüm uygulamaları genel olarak değişim ve yenileşmeyi sadece fiziksel boyutuyla ele alıyor. Çok çeşitli kentsel dönüşüm yaklaşım ve uygulamaları olabilmesine rağmen Türkiye’de sınırlı bir biçimde tek tanım olarak anlaşılıyor. Hatta pek çok uygulamada dönüşüm, bir parsel düzenleme olarak lanse edilip at gözlüğü bakışına sıkışıp kalıyor. Yaptığımız mekânsal düzenlemelerin parselci anlayıştan (Yontma Taş Devri’nden) kurtulup adayı temel kabul eden alansal değişim ve yenileşmeye (Cilalı Taş Devri’ne) yükselmesini bile sağlayamadık.

Bugüne kadar olan uygulamalarda; Türkiye’de kentsel dönüşüm deneyimi plan ve programlar, mevcut durum ile geleceği dikkate alan strateji ve müdahale biçimlerinin sonucu olarak yapılmadı. Çoğu zaman bazı çıkar gruplarının talep ve beklentilerine uygun rant kaynağı olarak kullanılarak biçimlendi; böyle olmaya da devam ediyor. Hâlbuki kentsel dönüşüm planlaması; (yukarıda sıraladığım gibi) bütüncül bir yaklaşım çerçevesinde ortaklıkları, katılım ilkelerini ve dönüşüm sürecinin tasarım, uygulama ve denetimini katılımcı biçimde uygulamak zorundadır.

Kentsel dönüşüm; katılımcı demokrasi, yönetişim, ortaklıklara açık ve saydam olarak, mülkiyet ve sosyal adalet konularını dikkate alarak yönetilmek durumundadır. Kentli yurttaş ve kuruluşların kendi geleceklerine karşı farkındalıklarının artması ve bilinçlerinin zenginleşmesi, daha katılımcı, işbirlikçi ve uzlaşmacı bir planlama yaklaşımı, başarılı örneklerin oluşmasını sağlayacaktır.

Bitirmeden önce; kentsel dönüşümün sorun ve çözüm alanlarını (bir başka deyişle; bütünselliğin içermesi gereken noktaları saymakta yarar var: 1- Yeni yaşam alanları nasıl yaratılacak? 2- Dönüşüm projeleri kimlerle gerçekleştirilecek? 3- Projeyi kim ve hangi kaynaklarla finanse edecek? 4- Yaratılan yeni değer(ler) nasıl paylaşılacak? Her kentsel dönüşüm projesi, sürecin her aşamasında bu sorulara açık, saydam ve sorumlu biçimde ikna edici cevaplar verebilmelidir. Vatandaşların da bu soruların cevaplarını araması, bulmaya çalışması ve kentsel dönüşümü önüne getiren kurum ve kuruluşları bu çerçevede sorgulaması gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder