11 Ağustos 2010 Çarşamba

Türkiye’de Bilimin Durumu

Türkiye’de Bilimin Durumu

Gürcan Banger

Türkiye’de bilimsel alanın belli başlı kurumları üniversiteler, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu TÜBİTAK ve Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA’dır. Diğerlerine oranla kamuoyunda daha az bilinen TÜBA 1993 yılında 497 sayılı kanun hükmündeki kararname ile kurulmuştur. Başbakana bağlı, tüzel kişiliği olan, bilimsel, yönetsel, mali özerkliğe sahip bir kurumdur. Amacı ise Türkiye'de tüm bilim alanlarında; araştırmaları, bilimci kişiliğini, araştırıcılığı özendirmek, bu alanlarda emeği geçenleri onurlandırmak, gençleri, bilim ve araştırma alanına yöneltmek, Türkiye'deki bilimcilerin ve araştırmacıların toplumsal statülerinin yükseltilmesi ve korunmasına çalışmak, bilim ve araştırma standartlarının uluslararası düzeye çıkartılmasına yardım etmektir.

Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA’dan bu ayrıntıda söz etmemin nedeni birinci basımı Mayıs 2010’da yapılmış bir rapordan dolayı… TÜBA, “Bilim Raporu 2009” ismini verdiği bir araştırmayı yayınladı. Çalışmada; TÜBA’nın kendisini ve TÜBİTAK’ı değerlendirmesinin yanında üniversitelerimiz ile ilgili önemli bulgular yer alıyor. Üniversitelerin; bilimi dışarıda bırakacak biçimde giderek daha fazla meslek sahibi olmakla ilişkilendirildiği bir dönemde bu raporu dikkatle okumak gerekiyor. Raporda yer alan bulgu ve tespitleri yorumlamak önümüzdeki dönemde Türkiye’de ve kentimizde bilimin ufku açısından ipuçları verecektir.

Raporun tespitlerinden birisi yeni üniversitelerin kurulması ile ilgili. Kuruluşlar kararlarının genelde siyasal kaygı ve taleplerle bilim insanlarının görüşlerinin alınmadan alındığını biliyoruz. Diğer yandan mevcut üniversitelerin performanslarının sağlam biçim izlendiği ve raporlandığını ise söylemek mümkün değil. Var olan üniversiteler; yüksek okul veya meslek yüksek okulu mantığı ile mesleğe yönelik kuruluşlar olarak algılanıyor. Öğrenciler üniversiteyi meslek sahibi olduklarını belirten diplomaya sahip olmak için istiyorlar; üniversite yönetimleri de öğrencinin talep ettiği diplomayı vererek bu ihtiyacı karşıladıkları düşüncesindeler. Dolayısıyla pek çok üniversitenin bilim içeriği boşatılmış, geriye sadece (diplomaya yönelik) tek yönlü bir öğretim yaklaşımı kalmış.

Özellikle mühendislik alanında sürüp giden “yetkin mühendislik” konusunu hatırlayacaksınız. “Yetkin mühendislik” kavramı, okuldan mezun olmanın mesleği yerine getirmek için yeterli olmadığını, okul eğitimini iş deneyimi ile pekiştirmek ve bunu bir sınav sistemi ile doğrulamak gerektiğini iddia ediyor. Pek çok üniversitenin yukarıda sözünü ettiği sorunları filen yaşadığı düşünülürse; ülkemizde “yetkin mühendislik” için yeni bir gerekçe daha meydana gelmiş oluyor.

Geçtiğimiz yıllarda orta öğrenim düzeyinde yaşadığım bir sorunu TÜBA Raporu’nda da gözlüyorum. Bilgisayarın ilk yaygınlaşmaya başladığı yıllarda başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere bazı kuruluşlar orta düzeyli okullarda bilgisayar laboratuarları kurmuşlardı. Bu merkezlerde yer alan bilgisayarların pek çoğu, kullanılamadan demode oldu. Çünkü bazı okul müdürleri bilgisayarların bozulma ihtimalini ve buna ilişkin sorumluluğu göze alamadıkları bilgisayarları kilit altında tutup hiçbir öğrenciye kullandırmadılar. Onlar için bilgisayarların bozulmadan kalması daha önemli oldu.

TÜBA Raporu’na dönelim. Anlaşıldığında göre; araştırmaya ayrılan bazı kaynaklar, üniversitelere ya da ilgili birimlerine yeterliliğe bakılmadan dağıtılmaktadır. Diğer yandan pahalı bilimsel araç gereç ve alt yapı öğeleri bunları kullanma becerisi olmayan birimlerde atıl beklemektedir. Hiç kuşkusuz; demode olma özelliği veya bakımları yapılmadığı için kullanılamaz hale gelme ihtimali bu donanım için de söz konusudur.

Üniversitelerin araştırma ve proje ile ilgili birimlerinde bulunan cihazların bir bölümü TÜBİTAK ve Devlet Planlama Teşkilatı DPT tarafından sağlanan kaynaklarla sağlanmıştır. Bu araç gereç ve altyapı malzemesinin orada bulunmasının gerekçesi, yürütülmesi beklenen bazı projelerde çalışmanın gereklerini yerine getirmek üzere kullanılmasıdır. TÜBA Raporu bu konuda “… pek çok değerli bilimsel araç, bazı üniversitelerin laboratuarlarında kilitli kalmakta ve ihtiyaç duyan başka araştırmacılarca kullanılamamakta, gerektiğinde bu cihazlar yeni projeler için yeniden talep edilebilmektedir” tespitini yapıyor. (Devam edeceğim.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder