12 Ağustos 2010 Perşembe

Türkiye’de Bilimin Durumu - 2

Türkiye’de Bilimin Durumu - 2

Gürcan Banger

Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA’nın “Bilim Raporu 2009” başlıklı araştırmasında sözü edilen konulardan bir diğeri, üniversitelerimizin bilimsel açıdan Dünya ve Avrupa standartlarına ne derece uyabildikleri ile ilgili… Bu konuda kabul edilen standartlar çerçevelerinden birisi Avrupa Birliği’nin Bolonya Süreci veya Bolonya Sözleşmesi olarak anılan protokolüdür. Türkiye, bu sözleşmeyi kabul eden 47 ülkeden birisidir. Bolonya Süreci, Avrupa’da yüksek öğretim alanında akademik derece ve kalite güvence konularında standartlar koymayı hedeflemektedir.

Türkiye’nin uyum taahhüdüne rağmen TÜBA Raporu, üniversiteler düzeyinde bu sözleşmenin gereklerine ve kriterlerine çok az uyabilen ülkelerden birisi olduğumuzu tespit ediyor. Hiç kuşkusuz; bu ölçütleri yakalayamamanın nedenleri arasında ilk ve orta düzeyli eğitiminde kendi içlerinde çok ciddi sorunlarla boğuşuyor olmasının etkisi var.

TÜBA Raporu, Türk eğitim sisteminin üniversite öncesine dair bazı tespitler yapıp acıtan gerçekleri dillendiriyor: “ Dersane yoluyla, öğrenilmemiş hazır bilgi yüklenerek üniversiteye giren gençlerimizin bu eğitimin temelini oluşturacak matematik, fizik, kimya gibi alanlardaki yetersizliklerinin tamamlanma zorunluluğu, üniversite eğitiminin verimini düşürmektedir.” Üniversitelerimizin değişik bölümlerinde ders verdiğim yıllarda öğrencilerimden “benim dersimle ilgili daha önceden öğrendiklerini unutmalarını” ister ve beklerdim. Deneysel olarak; ezberlenmiş bilgiden çabuk kurtulan öğrencinin daha hızlı gelişim gösterdiğini gözlemiştim. Özetle; üniversiteye girmek için ezberlenen bilgi, üniversite öğretiminin başarısını olumsuz etkileyen bir sorun oluyor.

Raporun doğru tespit ettiği konulardan bir diğeri ise siyasal baskılar nedeniyle üniversitelerin yönetim uygulamalarında yapılan hatalar… Bu hataların üniversite yönetimlerini özgü olduğunu söylemek haksızlık olur. Genelde “yüksek öğretime dışarıdan müdahaleler, öğrenci affı, ard arda vize sınavı tekrarları” siyaset kesiminin olumsuz etkilerinden birisi olarak görünüyor. Sonuçta da üniversite eğitiminin kalitesini, verimliliğini ve ciddiyetini olumsuz etkiliyor.

Üniversitelerde bilime aktarılan kaynakların bir bölümünün amacına uygun kullanılamadığından söz ettim. Bu sorun, bir tercih, pay ayırma ve denetim konusu… Diğer yandan bilimsel çalışmalar ve araştırma ve geliştirme (ar-ge) için ayrılan kaynağın yetersiz olduğu da bir başka gerçek olarak karşımızda duruyor. Bilim, teknoloji geliştirme ve ar-ge için daha fazla kaynağın ayrılması ve bunların daha sağlam biçimde yönetilip denetlenmesi gerekiyor. Mevcut yönetim ve denetim sürecinde de çok ciddi sorunlar var.

Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA’nın “Bilim Raporu 2009” isimli çalışması, TÜBA’nın görünürlüğüne paralel biçimde az sayıda yaygın basın organında yer aldı. Bu haberlerde genelde konunun sansasyonel yönleri öne çıkarıldı. Buna rağmen “Acaba öyle mi?” diye kuşkuyla baktığımız konuların kamuoyu ile paylaşılması açısından yararlı olduğu kanaatindeyim. Bu özel noktalardan bazılarından söz etmek isterim.

Sıklıkla üniversitelerimizin ve bilim insanlarımızın bilime ‘teorik katkı’ yapıp yapmadıklarını merak etmişimdir. Örneğin sosyal bilimler alanında çok sayıda yabancı düşünür veya yazarın yepyeni konularda kitap veya makalesini okurken neden bunlar arasında yeterince TC vatandaşı yok diye merak ederim. Bu ve benzeri sorularımın bazılarına rapor cevap veriyor: “Doçentlikten profesörlüğe geçen bazı öğretim üyelerimiz, emekliliğe kadar uzanan bir dönemde konumunu garanti altına almış olarak; çalışmayı, bilimsel etkinliklerde bulunmayı, yayın yapmayı, kitap yazmayı artık gerekli görmemektedir. Derslere girmeyi dahi çoğunlukla asistanlara, doçentlere bırakmaktadır.”

Toplum olarak yönetim konusunda birkaç ‘garip’ özelliğimiz var. Örneğin yönetici isek bize rakip olabilecek bir ‘veliahdın’ bulunmasından memnun olmayız ve yerimize insan yetiştirmeyi sevmeyiz. Diğer yandan ceza vermek yönetim geleneğimizin bir parçasıdır ama ödüllendirmek aklımızı teğet bile geçmez. Ne yazık ki; bu saydıklarım ya da bunların benzeri olumsuz alışkanlıklarımız bilimsel çalışma alanlarına ve üniversitelerimize de yansıyor: “Araştırma heyecanını taşıyan genç kadrolar, tatmin edici olmayan ücretlere mahkûmdur ve araştırma yapmalarının önünde çeşitli engeller bulunmaktadır. Bu engeller yetersiz araştırma desteği kaynakları, başarılarının takdir edilmemesi, ödüllendirilmemesi, hatta ‘boynuz kulağı geçmiş’ yaklaşımıyla üstleri tarafından kınanmaları, kıskanılmaları, hor görülmeleridir.”

Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA’nın “Bilim Raporu 2009” isimli çalışması, TÜBA üyelerinin görüş ve saptamalarından yararlanılarak yazılmış. Bu raporda yer alanlara oranla farklı görüş ve yaklaşımlar olması muhtemeldir. Siyaset kurumunun unsurlarının (siyasal partilerin) konuya yaklaşımları nedir? Sivil toplum kuruluşları konuya nasıl yaklaşmaktadırlar? Üniversitelerimiz raporu nasıl okumaktalar? Raporda yazılanlara ilişkin yorum ve yaklaşımlar görebilecek miyiz? Yoksa bu raporda geçmiştekiler gibi raflarda tozlanmaya terk mi edilecektir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder