2 Eylül 2010 Perşembe

Bilgi Çağında Kütüphane

Bilgi Çağında Kütüphane

Gürcan Banger

1950’li yıllara kadar üretim için sermaye, işgücü, enerji ve hammadde önemli girdiler olarak kabul ediliyordu. Bugünü farklı kılan unsurlardan birisi, artan bilgi ihtiyacıdır. Bilgi artık üretim için vazgeçilmez girdilerden birisidir.

Çağlar boyunca en önemli bilgi depoları arasında kütüphanelerin önemli bir yeri olmuştur. Tarihte ünlü kentler, aynı zamanda ünlü kütüphaneleri ile anılmışlardır. Kentler, üniversiteler ve kütüphaneler birlikte övgüyle dilden dile anlatılmıştır. Yazının bulunuşundan bu yana üretilmiş yazılı eserlerin değeri asla değişmeyecektir. Bunlar insanlık tarihinin önemli örnekleri olarak kütüphanelerde yerlerini koruyacaklardır. Diğer yandan bilişim ve iletişim alanlarındaki değişme ve gelişmeler, kitap ve kütüphane kavramlarına da yeni boyutlar getirmiştir.

Bir kitaba sahip olmak kadar ona hızla erişebilmek de önemlidir. Eğer bir kitap erişim uzaklığında değilse, onu yok sayabilirsiniz. Eğer kitaba erişimde zorlanıyorsanız, bu takdirde enerjinizi fikrî üretim dışı nedenlerle yitiriyorsunuz demektir.

Kitaba kolay erişimi ihtiyacı, bilişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte Kütüphane otomasyonu Sistemi’nin gelişmesine ve yaygınlaşmasına neden olmuştur. Böylece kütüphanelerdeki kitaplara veya benzeri kaynaklara ulaşmak kolaylaşmıştır. Kütüphane otomasyonu, kütüphanecilik hizmetlerinin bilgisayara dayalı olarak verilmesi demektir. Bu otomasyon sistemi içinde belge sağlamak, kataloglama yapmak, rezervasyon yapmak ve süreli yayınların denetimi gibi işler vardır. Özetle; kütüphane otomasyonu sistemi, çağdaş kütüphanecilik anlayışının önemli unsurlarından birisidir. Bu sayede insan faktöründen oluşan bazı hatalar ortadan kalkarken, okuyucuların ve görevlilerin fiziksel kütüphanede veya Internet’in sanal ortamında kitap bilgisine erişmeleri kolaylaşmıştır. Bilgisayarlı kütüphane otomasyonu sistemleri, bugün bize kataloglama, sorgulama, katalog tarama, dolaşım, rezervasyon, raporlama gibi yararlar ve kolaylıklar sağlıyor.

Kitapların sayısal (dijital) ortamda depolanabilir olması yeni türden bir kitap kavramı oluşturmuştur. Bilgisayar ortamında saklanan yeni kitap türüne e-kitap adını veriyoruz. Bazı bilgisayar programları aracılığı ile e-kitaplar sayısal ortamda oluşturulup depolanıyor. E-kitapların depolandığı ve kullanıcıların erişimine açıldığı kütüphanelere e-kütüphane adı veriliyor. Bunlar, sunucu (server) adı verilen büyük bilgisayar sistemleri üzerinde bulunuyorlar. Yerel ağlar veya Internet aracılığı ile bu kütüphanelere erişmek mümkün oluyor.

Günümüzde e-kütüphaneler büyük bir hızla çeşitlenip gelişiyor. Bu sanal ortamlarda e-kitaplar dışında engellilerin kullanımına uygun, bilgisayar ağından erişilebilen sesli kitaplar da bulunuyor. Görsel tabanlı multimedya alanındaki ilerlemeyi ise takip etmek bile zor. Video film ve belgesel kütüphaneleri hızla yaygınlaşıyor. Kitap ve mikrofilme ek olarak belge, ses, müzik, görüntü depolamak için yeni ortamlar geliştirildi. Büyüyen disk kapasiteleri yanında CD ve DVD türleri bugün giderek daha yaygın olarak kullanılıyor. Bugünün kütüphanelerinin bir bölümü, CD, DVD ve Blu-ray koleksiyonlarından oluşuyor. Zaten bugünün kütüphanelerinin önemli bölümlerinden birisini bilgisayar sistemleri ve bunlara ilişkin kullanım ortamları oluşturuyor.

Tüm bu gelişmeler ve az sonra değineceğim diğer ilerlemeler nedeniyle kütüphane sözcüğünü belki de bir başka tabirle değiştireceğiz. Bugünün kütüphanesi, giderek bir Tümleşik Bilgi-Belge Merkezi olmaya aday görünüyor.

Akıllı kütüphane kavramının, sözünü ettiğim tümleşik bilgi-belge merkezinin çalışma anlayışı olduğunu söyleyebiliriz. Akıllı kütüphanecilikte veri madenciliği adı verilen bir yaklaşım kullanılıyor. Bu yaklaşımdaki amaç; hizmet kalitesini, kütüphane performansını ve okuyucu memnuniyetini artırmaktır.

Akıllı kütüphanecilikte veri madenciliği, hem okuyucular hem de kütüphane görevlileri için bir ileri bilişim teknolojisi kullanımı anlamına geliyor. Bu sayede istatistiksel analizler, yapay zekâ uygulamaları gerçekleştirmek mümkün oluyor.

Veri madenciliğinin kullanılması ile yerel ağdan veya Internet’ten kütüphaneye bağlanan kullanıcılar hakkında bilgiler ediniyoruz. Böylece “kütüphaneye kimler bağlanıyor”, “hangi aralıkta bağlanmışlar”, “hangi hizmeti kullanmışlar” gibi soruların cevaplarını alabiliriz. Bu soruların cevapları sayesinde; kütüphanenin hangi bölümlerinin ne sıklıkta kullanıldığı, nasıl daha verimli kullanıma sunulabileceği gibi sonuçlar elde edebiliriz.
Böylece kütüphane, sürekli gelişen bir kimliğe kavuşacaktır.

Günümüzde eğitim, günlük yaşamın sürekliliği olan bir parçası haline geldi. Bu nedenle; “uzaktan öğretim”, “İnternet’e dayalı öğretim” gibi yeni yaklaşımlar daha çok ilgi görmeye başladı. Eğitim konusundaki yeni ihtiyaçlar, yeni e-kütüphane kavramları ile birlikte kolaylıkla iç içe geçiyor. Ağ ve Internet ortamlarında çift yönlü iletişim, sanal olarak paylaşılan beyaz tahtalar, belge geliştirmede sanal paylaşım, kolay dosya transferi… Tüm bunlar etkileşimli dünyanın yenilikleri.

Hızlı ilerleme, bilginin de hızla eskimesine neden oluyor. Eğitimli işgücü açığı, eğitime ve bilgiye ulaşmayı acil hale getiriyor. Aynı eğitime ve bilgiye ihtiyacı olanlar, Dünya’nın her yanına yayılmış halde.

Eğitime ihtiyacı olan nüfus, büyük bir hızla artıyor. Çalışma koşullarının esnekliği, eğitim ve bilgiye erişim koşullarının da esnek olmasını gerektiriyor. İstenen hızla, mesafeyi dikkate almaksızın bilgiye ulaşmak önemli hale geliyor. İşte; tüm bunlar, yeni bir kütüphane anlayışına geçmemiz gereğini vurguluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder