15 Eylül 2010 Çarşamba

Referandum Sonuçlarını Okumak…

Referandum Sonuçlarını Okumak…

Gürcan Banger

Türkiye sınırları içinde yaşayan toplumun en önemli zaaflarından birisi, ülkeyi içeriden okumaya şartlanmakla ilgili… Genelde ekonomik, sosyal ve siyasal yorumlarımızı içe dönerek yapıyoruz. Bu da; tüm ülkelerin küresel etkiler altında olduğu bir çağda yerel faktörleri fazlasıyla abartıp yorumlama yönünden yanlış yönlere savrulabilmemize neden oluyor.

Türkiye’nin gidişatında dış dinamiklerin ne denli etkili olduğunu (zaman zaman unutsak da) iyi biliyoruz. Belki de bu nedenle referandum sonuçları hakkında bizim parti yöneticilerimizin ne dediğinden daha çok, yabancı liderlerin ve yorumcuların bakış açıları daha önemli. Eğer sadece iç aktörlere odaklanırsak; işin odak noktası birtakım medya ve yorumcuların şu partiyi başarılı, diğerini başarısız bulmalarının ötesinde oluşamıyor. Referandum sonuçlarının ülkenin bekasını, toplumun geleceğini, ülkenin sosyo – ekonomik ve siyasal ufkunu ne şekilde etkileyeceğini anlayamıyoruz.

Anaysa değişikliği için yapılan seçimin sonuçları, genel olarak MHP’nin ciddi biçimde oy kaybettiği şeklinde yorumlandı. Aslına bakarsanız; referandum öncesinde yapılan kamuoyu araştırmalarının tümü MHP’nin oylarının düzenli biçimde azaldığını gösteriyordu. Bu araştırmaları yorumlayan uzmanlar, MHP’nin oy kayıplarının büyük ölçüde AkParti’ye ve daha düşük oranda CHP’ye doğru olduğu konusunda birleşmekteydiler. Doğrusu; bu yorum, MHP üst yönetimi dışında olağan dışı da bulunmadı.

CHP, yeni genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir çıkış yakalamıştı. Son aylardaki kamuoyu anketleri CHP’nin oy oranının yüzde 29-30’a ulaştığını, Kılıçdaroğlu’nun prestij oylarında Recep Tayyip Erdoğan’ı zorladığını ifade ediyordu. Fakat özellikle Ağustos ile başlayan süreçte anketlerde CHP oylarının düşmeye başladığını gözlemiştik. Referandum sonuçlarına baktığımızda; CHP oy oranının Kılıçdaroğlu öncesine göre yüksek ama genel başkan olduğu kısa dönemdeki göre düşmüş olduğunu söylemek yanlış olmaz. Muhtemelen propaganda sürecinde genel başkanın içi fazlaca dolu ve başarılı olmayan söylemi bu düşüşte etkili oldu. Benzer yorumu MHP genel başkanı içinde yapabiliriz.

Güneydoğu’da BDP’nin boykot çağrısının bu partinin etkili olduğu illerde başarı kazandığını gözledik. Diğer yandan boykot kampanyası diğer illerde fark edilebilir bir başarı düzeyine ulaşamadı. Referandum sonuçlarının verdiği yorum imkânlarından bir diğeri, BDP’nin bir güneydoğu partisi olarak tescili idi. Şu anki görünüm itibarıyla; BDP güneydoğu partisi, MHP Orta Anadolu partisi ve CHP kıyı şeridi partisi izlenimi veriyor. Söylemler öylesine bölümlenmeye uğradı ki; bu partilerin bundan sonraki propaganda süreçlerinde ülkenin her bölgesinde aynı söylemi kullanmaları hayli zor olacak. Buna karşılık AkParti (nedeni ne olursa olsun) her seçim sonrasında biraz daha Türkiye partisi olmayı sürdürüyor. Muhalefet partileri henüz AkParti’nin bu düzenli gidişatını değiştirecek (ve oyları kendilerine akıtacak) bir yol, yordam bulamadılar.

Özellikle CHP ve MHP referandum sürecini bir siyasal iktidar mücadelesi ve hesaplaşması haline dönüştürmeye çalıştılar. Bu nedenle siyasal propagandalarını da AkParti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan’ın yıpratılması üzerine kurdular. Bu kurgu, bir siyasal içeriksizliğin itirafından başka bir anlama gelmedi. İktidar partisinin bu süreçte elinde mevcut olan imkânlarla daha başarılı olması beklenen bir durumdu ve öyle de oldu. Muhalefet bir Cin Ali buluşu olarak “Hayır’lı işler” ya da “Hayır’lı bayramlar” dileyerek oy alacağı yanılsamasıyla kendini tatmin etmeye çalışırken; iktidar partisi devletin yayın organlarından yerel yönetimlerin yoksulluk fonlarına kadar her mekanizmayı kullandı.

Dış Yorumlar
Türkiye tüm dünyada dikkatle izlenen bir ülke. Bu nedenle referandum sonuçları da değişik ülkelerin medya ortamları ile küresel yayın yapan basın – yayın organlarında yer buldu. Kanımca en anlamlı yorumlardan birisi Washington Posta aitti: “Anayasa değişikliğini savunanlar, ordunun savunduğu laik düzene ait geleneksel yönetiminde değişiklik yapılması adına referandumu önemli bir adım olarak görüyor. Toplumun büyük kesimi teklif edilen anayasa değişikliği paketinin içeriği hakkında bilgi sahibi değildi. Yapılan anketler seçmenin yüzde 50’sinin sunulan değişikliklerden bir tanesini bile bilmediklerini gösterdi. Buna rağmen katılım yüzde 78 olarak gerçekleşti.”

Washington Post’ta yer alan bu satırlar, kanımca referandumun gerçek sonucudur. Seçmen kitlesinin yüzde 50’sinin hakkında tek kelime bilmediği, kalan yüzde 50’nin de ne bildiğinin kuşkulu olduğu bir oylama sonucu siyaseten ne denli yorumlanabilir? Anlaşılan o ki; referandum süreci ister muhalefetin dediği gibi bir siyasal hesaplaşma olsun isterse iktidarın anlatmaya çalıştığı biçimde anlaşılsın; konunun özü dışında nedenlerle yaşanmış ve oylanmıştır. “Hayır” oyun veren yüzde 42’lik kesimin derdinin AkParti iktidarına son vermek olduğu ortadadır. Ama “Hayır” yanlıları yarışı kaybetmiş görünüyorlar. Diğer yandan neye oy verdiğini bilmeyen büyük bir seçmen kitlesinin bulunduğu bir durumda AkParti’nin Anayasa değişikliği referandum oylamasını kazandığını söyleyebilir miyiz? Bir partinin iddiası seçimi kazanıyor ama o iddiaya oy verenler gerçekten neden verdiklerini (ya da vermeyenler gerçekten neden vermediklerini) bilmiyorlar. Bu durum, demokrasi olarak yorumlanabilir mi? Özetle; bu referandum, Anayasa değişikliği dışında başka nedenlerin etkisiyle böyle sonuçlanmış görünüyor. Ülkenin geleceği hakkında sağlam yorumlar yapmak isteyenlerin, bu nedenleri bulup yorumlamaları gerekir.

Dünyanın ünlü ve büyük yayın organlarından Financial Times, New York Times ve Wall Street Journal gibi gazeteler AkParti hükümetinin referandum sürecinden güçlenerek çıktığı yönünde bir yorum yaptılar. Bunlardan New York Times’ın “Türk Reformları Rahatça Geçti” başlıklı yorumundan bazı satırlar şöyleydi: “Hükümet Türkiye’deki iktidarın, ülkeyi tarihinin büyük kısmında yöneten laik Batılı elitten alınması yönünde adımlarına devam etti. Sonuçların hükümetin önümüzdeki ilkbaharda yapılacak seçimleri kazanma şansını artırdığını ancak kutuplaşmanın derinleştiği ülkede keskin ideolojik ayrımları daha güçlendirebileceği belirtildi.”

New York Times’ın satırlarından çıkarabileceğimiz öngörülerden birisi, siyasal mücadelenin sertleşmesi olabilirken, siyasal iktidarın yıpranmaya karşı alabileceği önlemlerin yaygınlaşması ve sertleşmesi (ya da iyiden iyiye çok sık tartışılan polis devleti eksenli başka mecralara kayması) olabilir. Anayasa değişikliğinin iddiası, ülkede özgürlüklerin geniş ve sürdürülebilir kılınması idi. Önümüzdeki dönemde (özellikle 2011 genel seçimlerine giden süreçte) demokrasinin genişleyeceği ya da daralacağını uygulamalı olarak göreceğiz.

Yabancı medya organları ve yorumcular arasında dikkat çekenlerden birisi Kanada’dan CBC News’un gösterdiği yaklaşım idi: “Muhalefet, AkParti’nin 2008’de reddedilen planını hayata geçirerek Anayasa Mahkemesini İslamcı yargıçlarla dolduracağını öne sürüyor.” Aynı ajans daha sonra çok merak edilen bir konu hakkında duyumlarını özetliyor: “Ayrıca değişikliklerin bağımsızlık isteyen Kürtleri cesaretlendirmesinden çekiniliyor.”

Güneydoğu konusuna yorumlarında yer veren medya organlarından bir diğeri İngiliz kökenli Independent idi: “PKK’nın boykot çağrısına uyan BDP’nin etkin olduğu Güneydoğu illerinde oylama sırasında bazı çatışmalar yaşandı. AkParti, Kürtlere vaat ettiği reformları yerine getirmesi ve teklif edeceği her türlü imtiyazın CHP, Kürt karşıtı partiler ve ordu tarafından kendisine karşı kullanılabileceğinden endişeli.”

Değişik rejimlerle yönetilen tüm ülkelerde ve değişik felsefelere sahip küresel medya organlarında referandum sonuçları olumlu olarak yorumlandı. Daha doğrusu; her organ, seçim sonucunda kendisi için olumlu yorumlayabilecek bir yön buldu. Kimi İslami bir hükümetin güçlenmesinden mutlu olurken, bir başkası ülkenin demokratikleşme sürecini övdü. Öyle anlaşılıyor ki; Türkiye, bu referandum sonuçları ile kendi toplumundan daha çok diğer ülkelerin siyasetçilerini, yöneticilerini, medya organları ile yorumcularını mutlu etti.

Eskişehir’in Yorumlanması
Dünya ölçeğinde bazı yorumları yukarıda yer aldı. Ulusal ölçekte yorumlar ise gazete sayfalarını ve TV ekranlarını fazlasıyla doldurmakta. Bu nedenle bir eksiği tamamlamak üzere kıyı şeridi haricinde özellik arz eden illerden birisi olarak Eskişehir’i (elde edilebilen veriler ışığında) incelemekte yarar var.

Eskişehir’de referandum oylamasında toplam seçmen 570.044 ve katılan seçmen sayısı 472.251 idi. Halk oylamasında 213.331 (yüzde 46) “Evet” ve 250.626 (yüzde 54) “Hayır” oyu kullanıldı. Kullanılan oyların yaklaşık yüzde 1,8’i geçersiz sayıldı. Katılım yüzde 83 dolayında gerçekleşti.

Merkez ilçeler açısından bakıldığında; hem Odunpazarı’nda hem de Tepebaşı’nda “Hayır” oylarının oranı “Evet” oylarından yüksek oldu. Odunpazarı İlçesi’nde Katılım yüzde 82 olurken; “Evet” oranı yüzde 43, “Hayır” oranı yüzde 57 olarak gerçekleşti. Tepebaşı İlçesi’nde ise katılım yüzde 84 oldu; “Evet” oranı yüzde 46, “Hayır” oranı yüzde 54 şeklinde oluştu. Odunpazarı Belediye Başkanı’nın AkPartili ve Tepebaşı Belediye Başkanı’nın DSP’li olmalarına rağmen; “Evet” oylarının Tepebaşı’nda Odunpazarı’na göre daha yüksek ve “Hayır” oylarının Odunpazarı’nda Tepebaşı’na göre daha yüksek olması garip bir tecelliydi.

Eskişehir’in tüm ilçelerini gözden geçirelim. “Hayır” oyları Beylikova (yüzde 60; Belediye: AkParti), Han (yüzde 51; Belediye: AkParti), Mahmudiye (yüzde 54; Belediye: AkParti), Odunpazarı (yüzde 57; Belediye: AkParti), Seyitgazi (yüzde 54; Belediye: AkParti) ve Tepebaşı’nda (yüzde 54; Belediye: DSP) öndeydi. Toplam 14 ilçenin kalanında “Evet” oyları önde çıktı: Alpu (yüzde 52; Belediye: AkParti), Çifteler (yüzde 50,4; Belediye: AkParti), Günyüzü (yüzde 75; Belediye: AkParti), İnönü (yüzde 60; Belediye: CHP), Mihalgazi (yüzde 72; Belediye: AkParti), Mihalıççık (yüzde 52; Belediye: MHP), Sarıcakaya (yüzde 67; belediye: MHP) ve Sivrihisar (yüzde 55; Belediye: DP) ilçelerinde “Evet” oyları öndeydi.

2009 yerel seçimlerinde İl Genel Meclisi oyları yaklaşık olarak AkParti yüzde 36, DSP yüzde 32, MHP yüzde 12 ve CHP yüzde 10 şeklinde idi. “Hayır” oyu verdiğini kabul ettiğimiz DSP, MHP ve CHP oylarının yüzde toplamı (32+12+10=) 54 olarak hesaplanıyor. İl genel seçimini referanduma eşlediğimizde; “Evet” yandaşlarının oy oranı yüzde 54 olarak görünüyor. Anayasa değişikliği için yapılan referandum oylamasında da “Evet” oylarının yüzde 54 olarak sonuçlandığını izliyoruz. Her iki seçimde bir eşitlik (farksızlık) gözleniyor.

Diğer yandan 2009 Eskişehir yerel seçimlerinin büyükşehir belediye başkanlığı sonuçlarına baktığımızda; yaklaşık olarak DSP yüzde 51, AkParti yüzde 37, MHP yüzde 6, CHP yüzde 3 şeklinde bir dağılım görüyoruz. DSP, MHP ve CHP oylarını topladığımızda; yüzde 60 gibi bir sonuca ulaşıyoruz. Diğer yandan Eskişehir Büyükşehir Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in “Evet” şeklinde ima ettiği referandum oyu dikkate alındığında; Büyükerşen’in yerel seçimlerdeki yüzde 60’lık oy oranını referanduma (yüzde 54) taşıyamadığı anlaşılıyor. Hiç kuşkusuz; yerel seçim oylarının referanduma taşınması, doğrudan doğruya bir belediye başkanının görevi ve işi değildir. Ama yerel seçimlerde AkParti’ye karşı Büyükerşen’in şahsında bir uzlaşma oluştuğu dikkate alınırsa, böyle bir yorum da meşruiyet kazanmış olur.

Eskişehir’de Bazı Mahalleler
Şu ana kadar erişilebilen bazı mahalle bilgileri açısından bir yorum yapmanın ufuk açıcı olduğu kanaatindeyim. Bu çerçevede alfabetik sırayla Batıkent, Çamlıca, Ertuğrulgazi, Fevziçakmak, Şirintepe, Uluönder, Yenibağlar ve Yeşiltepe mahallerindeki duruma değineceğim.

Batıkent Mahallesi’nde Anayasa değişikliği için halk oylamasında yaklaşık olarak yüzde 40 “Evet”, yüzde 59 “Hayır” ve yüzde 1 dolayında geçersiz oy çıkmış. 2009 yerel seçiminde bu mahallede AkParti yüzde 40 ve DSP + CHP + MHP toplamı yüzde 60 dolayında oy almış. Batıkent’te yerel seçimden referanduma bir değişiklik olmadığı anlaşılıyor. Bu mahallenin demografik ve kültürel yapısı, sonuçların bu şekilde oluşmasında etkili oluyor.

Diğerlerine oranla ekonomik yönden daha zayıf olan Çamlıca Mahallesi’nde “Evet” oyları toplamı yüzde 56, “Hayır” oyları oranı ise yüzde 42 olarak şekillenmiş. 2009 yerel seçiminde bu mahallede yüzde 46 ile AkParti birinci sırada idi. Aynı seçimde DSP + CHP + DSP toplamı ise yine yüzde 46’da kalmıştı. Ekonomik zafiyet özelliği ile bilinen Çamlıca Mahallesi’nde AkParti referandumdan da ilk sırada çıkmayı başarmış gibi görünüyor. Sosyo-ekonomik durum ile oy verme eğilimi (ya da oy vermeye yönlendiren etkenler) konusunda bir araştırma yapmaya değer bir durum görünüyor.

Ertuğrulgazi Mahallesi’nde referandum oylaması yüzde 45 “Evet”, yüzde 54 “Hayır” şeklinde oluşmuş. 2009 yerel seçimine ilişkin il genel meclisi oy dağılımına baktığımızda; AkParti’nin yüzde 35, DSP + CHP + MHP toplamının yüzde 57 olduğunu görüyoruz. Bu mahallede AkParti (“Evet” bloğu), yerel seçime göre biraz daha güçlenmiş gibi görünüyor.

Eskişehir’in ortalama gelir açısından ekonomik yönden zayıf denebilecek ailelerinin yaşadığı bir başka yerleşim, Fevziçakmak Mahallesi olarak bilinir. Bu mahallede Anayasa değişikliğine ilişkin halk oylaması yüzde 59 “Evet”, yüzde 38 “Hayır” olarak sonuçlanmış. Bu mahallede 2009 yerel seçimi AkParti yüzde 47, DSP + CHP + MHP toplamı yüzde 45 gibi sonuçlanmıştı. Referandum süreci, Fevziçakmak’ta AkParti’nin elini güçlendirmiş görünüyor. Bu mahallede DSP + CHP + MHP’nin “Hayır” bloğunun kayıplarının hangi nedenlerden ya da kim(ler)den kaynaklandığını araştırmak ilginç olur.

Şirintepe Mahallesi’nde referandum yüzde 46 “Evet”, yüzde 52 “Hayır” şeklinde sonuçlandı. Mahallenin yapısını bilenler için bu durum çok şaşırtıcı değil. Bu mahallede 2009 yerel seçiminde AkParti yüzde 35, DSP + CHP + MHP’nin toplamı yüzde 57 idi. Oranını kestirememekle birlikte bu mahallede MHP’nin (AkParti lehine) kaybı olup olmadığını incelemek gerekir.

Uluönder Mahallesi’nde 2009 yerel seçiminde il genel meclisi, yüzde 29 AkParti ve yüzde 65 DSP + CHP + MHP şeklinde belirmişti. Bu mahallede AkParti’nin kendi ortalamasının altında kaldığı gözleniyordu. 2010 Anayasa referandumu ise yüzde 39 “Evet”, yüzde 60 “Hayır” şeklinde oluştu. Birebir eşlersek; (başka gerekçelerle “Evet” diyenler bir yana) üç partinin toplamından AkParti’ye doğru bir oy kayması olduğu gözleniyor.

Şehrin merkez mahallerinden birisi Yenibağlar. Bu mahallede Anayasa değişikliği oylaması yüzde 33 “Evet”, yüzde 66 “Hayır” olarak belirlendi. “Hayır” bloğunun en başarılı olduğu yerleşimlerden birisi Yenibağlar oldu. Bu mahallede yerel seçim sonuçları yüzde 23 AkParti ve yüzde 71 DSP + CHP + MHP şeklinde idi. Bu mahallede AkParti (“Evet” bloğu) lehine bir değişim olmuş görünüyor.

Son olarak Yeşiltepe Mahallesi’ne bakalım. Bu mahallede 2009 yerel seçiminde AkParti yüzde 35 oy almıştı. Diğer yandan DSP + CHP + MHP toplamı ise yüzde 59’u buluyordu. Referandum sonuçlarına baktığımızda; Yeşiltepe’de “Evet” oylarının yüzde yüzde 47, “Hayır” oylarının ise yüzde 51 olduğunu görüyoruz. Bu mahallede AkParti, yerel seçime oranla daha fazla destek bulmuş görünüyor. Hiç kuşkusuz; referandum oylamasında “Evet” tercihi kullanan eski ve yeni radikal sol seçmenin etkisini de bir ölçüde dikkate almak gerekir.

Yukarıda özetlediğim mahalleleri 2009 yerel seçim sürecinde izlemiş ve yorumlamıştım. Referandum nedeni ile tekrar bu mahalleleri ele almamda karşılaştırıcı bilgilerin varlığından öte başkaca bir neden yok. Diğer mahalleler için de benzer yorumlar yapılabilir.

Eskişehir, Anadolu’nun içinde çok kültürlü ve demokrasi özellikleri gelişkin illerden birisi olarak görünüyor. Kentte 50 bine yaklaşan öğrenci nüfusu ‘keyifli’ bir yaşam sürüyor. Kıyı şeridini saymazsak sosyal, kültürel ve siyasal yönlerden kendisine benzeyen bir başka kentleşmiş yerleşim bulmak mümkün değil. Bu özellikleri, referandumun yüzde 46 “Evet”, yüzde 54 “Hayır” gibi sonuçlanmasını sağladı. Diğer yandan referandum sonuçlarını doğru okuduğumuzda; AkParti’nin ülkenin genelinde olduğu gibi Eskişehir’de de (kendi ölçeğinde) kendini geliştirmiş olduğunu gösteriyor. 2011 genel seçimlerine doğru Eskişehir’de DSP, CHP ve MHP’nin önünde aşılması gereken zor görevler var gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder