23 Kasım 2010 Salı

24 Kasım: Öğretmenler Günü

24 Kasım: Öğretmenler Günü

Gürcan Banger

Bugün 24 Kasım. Öğretmenler günü. Öğretmenlik mesleğini kutsama adına pek çok etkinlik gerçekleştirilecek bugün. Makam sahibi büyüklerimiz basın açıklamaları yapacaklar; öğretim kurumlarında törenler düzenlenecek; öğrenci velileri tarafından öğretmenlere tüketim toplumu koşullarına uygun bir çiçek / hediye verme yarışına girişilecek. Yılın öğretmenini seçeceğiz. Öğretmenliğe övgüler düzdüğümüz bu günde eğitim – öğretim sistemimizin sorunlarına yine gözlerimizi kapatacağız. Eğitim sisteminin kalitesi gibi öğretmenliğin ve eğitmenliğin de bir kalite konusu olduğunu, öncelikle bir insanlık kalitesi meselesi olduğunu unutacağız.

Belki bu özel günde öğretmenlerin zorlu ekonomik sorunlarını hatırlatanlar olacak. Bazılarımız, “Öğretmen ne yer, ne içer; hangi koşullarla giyinir; nerede barınır; sağlık sorunları nelerdir?” gibi sorular soracağız. Ama “Öğretmen ne okur; kişisel kütüphanesinde kaç tane kitabı vardır; evinde kullanabileceği bilgisayarı var mıdır; en son hangi kişisel eğitim seminerine gitmiştir; bunda hangi başarı düzeyini elde etmiştir; aldığı meslek içi eğitimi işine ne oranda yansıtmıştır?” gibi sorular soracak mıyız? Benzer biçimde kendisinden sonraki birkaç neslin düşünsel ve ruhsal gelişmesinde etkili olan “Öğretmenin kendi duygusal ve zihinsel sağlığı ne haldedir?” sorusu aklımıza gelecek mi?

Bazı meslekler deneyim, birikim ve beceri gerektiren özelliklere sahiptir. Örneğin malî ve yasal denetim görevleri böyledir. Yargının birtakım sosyal ve ekonomik faktörler nedeniyle etkilenmemesi gerekir. İlköğretimden doktoraya kadar öğretmenlik de böyledir. Değişik eğitim – öğretim kademelerinde insanın şekillendirilmesidir öğretmenlik. Bu nedenle; öğretmenler, pek çok mesleğe veya işe göre özel koşullara sahip olmalıdırlar. Aynı nedenden dolayı öğretmenler, kişisel ve sosyal gelişim fikrini doğru benimsemiş ve bireyde insanlığın biçimlenmesinde başarılı ve becerikli insanlar olmak zorundadırlar. Böyle bakıldığında öğretmenliğin bir meslekten daha çok, bir misyon olması gereğini kavrarız.

Öğretmenlik, bir liderlik misyonudur; bir hiza önderliğidir. Liderlik, belirlenen hedeflere ulaşmada birey ve grup davranışlarını etkileme sürecidir. Liderlik kavramına öğretmenlikten daha fazla uyan bir faaliyet yoktur, desek yeridir.

Lider kimdir ki; öğretmen kim olmalıdır? Lider, açık görüşlüdür. Risk alır. Başkalarını etkileme gücüne sahiptir. İyi bir iletişimcidir. Sorun ve anlaşmazlıkları çözme becerisine sahiptir. Ayrıntılar üzerinde takılıp kalmaz. Kurallardan daha çok sonuçlara odaklanır. Birlikte çalıştığı / yaşadığı insanlarla sürekli iletişim içindedir. Bulunduğu pozisyonu, ahlakî kurallar ve görev tanımlaması dışında kullanmaya çalışmaz. Zor ve karmaşık olayların üstüne gitmek konusunda korkuları yoktur. Tüm sorunları kendisi çözmeye çalışmaz, takım olduğu insanların potansiyelini anlamaya ve değerlendirmeye çalışır. İşte; lider budur.

Öğretmen, lider olmak zorunda mıdır? Evet; öğretmen, bir lider olmalıdır. Çocuklarımızın geleceğini ve birkaç neslin yaşam başarısını teslim ettiğimiz öğretmenlerimiz bu niteliklerle donanmış olmalıdırlar. Aydın ile okumuş arasındaki ayırımı öğretmen konusunda da hatırlamak gerekir. Öğretmende bulunabilecek pek çok özellik, aynı zamanda bir aydının özellikleridir. Öğretmen, aydın olmalıdır. Okumuş ise elinde bir okul veya kurs bitirdiğine dair diploması veya sertifikası olana kişidir. Dolayısıyla diploma sahibi olmakla öğretmen olmanın bir şartı yerine gelmiş olur; ama bu veya benzeri belge, öğretmen olmaya yetmez. Öğretmen olmak için bundan fazlası gerekir.

Hangi düzeyde bir eğitim – öğretim kurumuna devam etmiş olursanız olun; geriye doğru bir bakın. Öğretmenlerinizi hatırlayın. Hakkında olumlu izlenimleriniz olanları, nitelikleri açısından karşılaştırın. İstisnalar kuralı bozmaz ama sevgi ve saygıyla hatırladıklarınızın tümünde yukarıda anlattığım niteliklerin pek çoğunu bulacaksınız.

Öğretmenin size derste anlatabileceği konuları okuyabileceğiniz pek çok kitap bulabilirsiniz. Kendinize “Kitap varken neden öğretmene gerek duyuluyor?” sorusunu sorun; bunu cevapladığınızda, öğretmenliğin neden başka mesleklerden farklı olduğunu ve olması gerektiğini kolayca kavrayacaksınız.

Öğretmenlik, yukarıda anlatıldığı biçimde bir misyon ise; bu misyonu ne kadar gerçekleştiriyoruz? Misyonun gerçekleşmesi için toplum olarak girişimlerimiz ne kadar başarılı? Bunları cevaplamak ise yine bir başka bahara kalıyor.

Değişen Öğretmenlik
Bu çağ için temel sayılabilecek bir yönelim belirlesek muhtemelen “Değişimin kendisi de değişiyor” şeklinde bir ifadede uzlaşabiliriz. Kavramlar, kurumlar ve kuruluşlar değişip yenileşiyor. Bu dönüşümden nasibini eğitim – öğretim sistemleri de alıyor. Bir yandan geleneksel eğitim – öğretim kurumları değişirken diğer yandan da yeni yaklaşım, yöntem ve teknikler gelişiyor. Eğitimin ayrılmaz görünen parçası öğretmenin de özellikleri değişmeye başladı. Yenileşme rüzgârları öğretmenler için de esmeye başladı; artarak devam edecek.

Ne yar ne ağyar değişim rüzgârının dışında kalsın. Öğretmenin gerektirdiği yeni özellikleri de gözden geçirelim. Yeni öğretmene bakarken, bugünkü öğretmen yetiştirme sistemine bir göz atmak gerekir. Kanaatimce sorunun kaynaklarından birincisi, öğretmen yetiştiren okulların nitelikleri ile ilgili. Daha yüksek kalitede öğretmenler için daha nitelikli bir okul sistemine ihtiyaç olduğu gün gibi ortada.

Yeni öğretmenin nitelikler bileşimini de çağa göre zenginleştirecek bir yaklaşım olmalı. Çünkü bu günkü yapısıyla öğretmenlerin nitelik dağılımının yetersiz olduğu kolayca anlaşılıyor. Diğer yandan öğretmene haksızlık etmemeli. Daha nitelikli bir öğretmen kimliği kazanmak için öğretmen yetiştirme sisteminin yeterli olmayacağını biliyoruz. Bugünkü düşük gelir düzeyinde öğretmenlerin, kendi yaşamlarında geliştirici bir iç eğitim ortamı yaratmaları mümkün değil.

Bugünkü kitap, bilgisayar, dil kursu gibi konularda yapılacak ödemeler, öğretmenin yaşam koşullarını fazlasıyla zorluyor. Öğretmen ücretlerinin, acilen eğitimin önemine uygun bir düzeye eriştirilmesinde yarar var. Yoksa hızla toplumun geleceğini kaybetmeye devam edeceğimiz ortada.

Geçimini sağlamak için başka uğraşlar bulmak zorunda kalan öğretmenler, kendi zamanlarından yararlanma oranlarında da düşük performans gösteriyorlar. Giderek öğrencilere olumlu örnek olamayan öğretmen topluluğumuz ile öğretmen mesleğinin zafiyetine neden oluyoruz.

Doğrudan öğretmenlik mesleği ile ilgili olmamakla birlikte; yeni zamanlarda ilköğretim düzeyindeki eğitimin ciddi bir bölümünün ana babalara aktarılacağı düşünülüyor. Bu nedenle ailelerin ilk öğretmen olarak eğitilmeleri gibi yeni bir gündem maddesi var.

Buna bağlı olarak değişik öğretim düzeylerindeki öğretmenlerin rolleri de değişecek. Çoğu zaman bir kolaylaştırıcı (moderatör) olarak görev yapacaklar öğretmenler. Bu bağlamda öğretmen – öğrenci ilişkisi, bir üst – ast ilişkisi olmaktan çıkıp birlikte bilgi üreten ortak bilgi ortamındaki kişiler ilişkisine dönecek. Bu süreçte öğretmen sürekli olarak öğreten, öğrenci ise biteviye öğrenen olmaktan çıkarak zaman zaman öğrencinin öğretmene öğrettiği bir sisteme dönüşecek.

Yeni eğitim sürecinin tamamı, öğretmen odaklı bir bakış açısından öğrenci odaklı bir bakış açısına doğru değişiyor. Bu cümlede “öğrenci odaklılığı”, öğrencinin keyfine görelik olarak anlamamak gerekli. Söz konusu olan, insanca ortamlarda insan kalitesini etik kurallar manzumesi içinde geliştirebilmek…

“Fatih projesi”
Geçtiğimiz günlerde mevcut hükümet, “Fatih” adını verdiği bir eğitimi iyileştirme projesinin uygulamaya konacağını duyurdu. Her okulda bilgisayar ve benzeri araçlarla donatılmış bir sınıf olacakmış. Teknolojinin ürünlerini eğitimde kullanmak, hiç kuşkusuz önemli ve değerlidir. Ama eğitimin kurumunun öğretmen kaynağının kalitesi her durumda ilk sırada gelir. Gelmek zorundadır. Henüz öğretmen kalitesinden bağımsız bir eğitim – öğretim sistemini keşfedebilmiş değiliz. Özetle; öğretmen kendisinden vazgeçilemeyecek ölçüde değerli ve önemlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder