6 Kasım 2010 Cumartesi

Doğu Karadeniz ve Enerji

Doğu Karadeniz ve Enerji

Gürcan Banger

28 Ekim – 1 Kasım 2010 tarihleri arasında Doğu Karadeniz’deydim. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası’ndan yönetici ve uzmanlarla birlikte Trabzon, Rize, Artvin il ve ilçelerindeki hidroelektrik santralleri (HES’leri) ve devam eden HES projelerini yerinde incelemeye çalıştık. Vadiler bazında yapılan teknik gezi bir yandan elektrik enerjisi diğer yandan Doğu Karadeniz’e ilişkin bazı gözlemler yapmama vesile oldu. Kısa bir enerji özetinden sonra bölgedeki izlenimlerimi aktarmak istiyorum.

Enerji Türkiye’nin en çok kan kaybettiği önemli sorunlarından birisi olmaya devam ediyor. Bu çerçevede iki noktanın altını çizmek lazım. Birincisi; Türkiye’nin hâlâ yeterli bir ulusal enerji planı yoktur. Buna bağlı olarak bölgesel ve yerel enerji planları ile yönlendirilmiş tüketim profilleri oluşturulamamaktadır. İkincisi; tüm ölçeklerde düzensiz büyüme hâkim olduğundan, diğer sorunlarda olduğu gibi enerji alanında da gerçekler, yumurta kapıya dayandığında kavranabilmektedir. Enerji üretim, tedarik, dağıtım ve tüketim yapılarında yaşanan karmaşayı bu görünüme ekleyince, enerjiye ilişkin gerçeği biraz daha net görmeye başlıyoruz.

Enerjinin sadece merkezî yönetimin yanlışı olduğu gibi bir hatalı yaklaşıma kapılmayın. Özel şirketlerimize ve sanayi kuruluşlarımıza baktığınızda; buralarda da enerji ile ilgili sağlam altyapılar ve anlayışlar olmadığını göreceksiniz. Hani kayıtsızlığımızı ve ataletimizi ifade etmek için su için söylenen bir söz vardır ya; “Su akar, Türk bakar” diye. Enerjiyi hesapsız kitapsız tüketiyoruz ama nedenini, nasılını akla getirmiyoruz. Enerji tasarrufu hevesleri gelip geçici olmanın ötesine geçemiyor. Tasarruf etmek yerine deha fazla tüketmenin yükselen değer olmasını anlamakta her geçen gün daha fazla zorlanıyorum.

Zaman zaman haber manşetlerine enerji sıkıntı ve darboğazlarına ilişkin başlıklar düşüyor. Eşelediğinizde ülkede pek çok sorun arasına gizlenmiş bir enerji krizinin varlığını kavrıyoruz. Kamu bu krizin varlığının farkında mı? Buna “Evet” diye cevap vermek zor. Ekonominin küresel güçlere tercihlerine eklemlendiği bir ekonomide enerji sorunlarına da bu bağlamda bakmak gerekiyor. Bu küreselleşmiş görüntünün önemli bir parçası da operasyonları yönetmesi gereken kamu oluyor.

Aslında kamunun nerelerde olduğunu, dikkatli olan her vatandaş biliyor. Su sıkıntısına kadar veya deprem kapıyı çalana kadar neredeysek, kamu olarak enerji konusunda da oradaydık. Krizi bekliyorduk. Kriz kapıya gelince enerji sorunu da aklımıza geldi. Kentlerin altyapısında, kentsel hijyen şartlarında, su – hava kirliliği koşullarında, imar kalitesi ve mekân kullanımı sorunlarında çözümler aramak için hâlâ krizler beklemeye devam ediyoruz.

Yönetim biliminde kriz yönetimi diye anılan bir yaklaşım var. Beklenmedik koşullarda oluşan durumların, selamete çıkmak üzere özgün biçimde yönetilmesi anlayışını ele alıyor. Ama bizim durumumuzda söz konusu olan kriz yönetimi değil. Bizim yönetim anlayışımız daha ziyade, krizlerle yönetim yaklaşımına uygun düşüyor. Sorunları aşmak için önce krizler oluşmasını bekliyoruz. Hatta bazı konularda çözümlere yürüyebilmek için özenle ve özellikle krizler yarattığımız bile söylenebilir.

Doğu Karadeniz
Gelelim Doğu Karadeniz gezisindeki gözlemlerime… Bu ülkenin her bölgesinin ayrı özellikleri var. Güneydoğu gezilerimin bende yarattığı izlenim, bu bölgeyi iyi tanımadan önce yorum yapmamak gerektiği yolunda olmuştu. Güneydoğu Anadolu gibi bir farklılığı Doğu Karadeniz’de de gözledim. Bölge kültürü diğer yörelerimizden farklı. Doğal ve sosyal yapısı da öyle. Doğu Karadeniz mutlaka görülmesi gereken güzelliklere sahip.

İkinci olarak; bölgenin kısıtlı ekonomik yapısını dile getirmek lazım. Balıkçılık, çay ve fındık üretimini dışarıda bıraktığınızda bölgede çok ciddi bir ekonomik canlılık görmek mümkün değil. Bu nedenle ilgili tüm tarafların bölge ekonomisini geliştirmek ve çeşitlendirmek için planlı çaba göstermesi gerekiyor. Bu ihtiyaç, kendini bölgenin doğusunda ve kırsalında daha açık biçimde gösteriyor. Özellikle Artvin ilinden ülkenin diğer yörelerine olan sosyal göç, yoğun biçimde devam ediyor.

Dikkatimi çeken bir üçüncü nokta; kötü yapılaşma oldu. Ciddi bir inceleme yapmamış olsam da; kalitesiz ve özensiz yapılaşmayı kolayca tespit etmek mümkündü. Bu konuda yapı uzmanları ve kent plancılar ile yerel yönetimlere ciddi sorumluluklar düşüyor. Diğer yandan özellikle kırsal alanda yapılan geziler sırasında geleneksel halk mimarisinin Doğu Karadeniz örneklerini görmeye ve resimlemeye çalıştım. Ne yazık ki; ne kent içlerinde ne de kırsal alanlarda tipik Doğu Karadeniz yapılarını görmek kolay olmadı. Bölgede geleneksel mimari kültürünün silinmesi süreci hızla devam ediyor gibi…

Bir diğer gözlemim, tüm orman ve ağaç yapılarına rağmen toprak kaybının (erozyonun) üst düzeyde olduğu yönünde idi. Yoğun yağışlar nedeniyle toprak tabakalarının hızla denize akıp gittiği izlenimini edindim. Toprak tabakasının altında ise kaya ve onun ufalanmasından oluşan taş – çakıl katmanları var. Bu durum, bu zemin yapısıyla (tüm yoğun yağışa rağmen) kesilen ağaçların yerine yenilerinin yetiştirilmesinin kolay olmadığını gösteriyor.

Bölgedeki vadilerde yapılmış veya yapılmakta olan hidroelektrik santrallerin (HES’lerin) önemli bir bölümü, rezervuarı olmayan kanal santrali özelliğine sahip. Aralarında iyi ve kötü örnekler var. Kötü örneklerde çevrenin tahribi ile birlikte yanlış projelendirme veya hatalı tedarik unsurlarını görüyoruz. Diğer yandan kamunun HES planlama, projelendirme ve yapım aşamalarındaki denetiminin hayli eksik ve zayıf olduğunu gözledim. Kamunun bu tarzı ile olumlu sonuçlar almak mümkün değil.

Gezi sırasında çevreciler ve o vadilerde yaşayan köylüler ile görüşme fırsatı da oldu. Özellikle kırsal alanda yaşayan insanların kafaları karışmış halde. Bazıları HES’ler lehinde görüş belirtirken katı biçimde karşı çıkanlar da var. Hatta bazı yörelerde görüş farklılığı çatışma oluşturacak düzeylere varmış. İşin özeti; tehlikeli bir sosyal gelişme var.

Doğu Karadeniz vadilerindeki HES projeleri ve çevrecilerin argümanları ile bunlara eklemlenmiş enerji konusunu bir başka yazıda ele alacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder