26 Kasım 2010 Cuma

DoCoMoMo

DoCoMoMo

Gürcan Banger

DoCoMoMo gibi tuhaf görünümlü bir sözcüğün açıklaması ile başlayayım. “DOcumentation and COservation of buildings, sites and neighborhoods of the Modern MOvement” ifadesinin büyük olarak yazdığım harfleriyle oluşturulmuş. Moderm mimarlık, tasarım ve kent plancılığı ürünlerini belgelemek ve korumak anlamına geliyor. DoCoMoMo, 1990 yılında oluşturulmuş bir uluslararası kuruluş.

DoCoMoMo’nun 11’inci uluslararası konferansı 2010 Ağustos ayında Meksika’da yapıldı. Konferansın ana teması “Kentsel Modernitede Yaşam” idi. Bu ana tema altında “Modern Yaşam”, “Kentsel ve Sosyal Altyapı”, “Modern Kent”, “Modern Yerleşim İçin Teknoloji” ve “Üniversite Kenti” alt başlıklarında sunular / konuşmalar yapıldı.

DoCoMoMo’nun çalışmaları, katılımcı ülkelerin oluşturdukları Ülke Çalışma Grupları tarafından geliştiriliyor. Pek çok başka küresel etkinlikte olduğu gibi DoCoMoMo’nun da ulusal çalışma grupları var. Türkiye Çalışma Grubu da kendi alanında ulusal düzeyde etkinlikler yapıyor. Türkiye Çalışma Grubu kurulduğu 2002 yılından beri faaliyette.

DoCoMoMo Türkiye Çalışma Grubu’nun “Türkiye Mimarlığı’nda Modernizmin Yerel Açılımları” konulu etkinlikler dizisinin altıncısı 2-4 Aralık 2010 tarihlerinde Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi Mühendislik – Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nün evsahipliğinde gerçekleşecek. Bu toplantıların ilki 2004’te ODTÜ’de, ikincisi 2005’te Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin desteğinde, üçüncüsü 2007 yılında Kayseri’de Erciyes Üniversitesi evsahipliğinde, dördüncüsü 2008’de Uludağ Üniversitesi’nin desteğiyle Bursa’da ve beşincisi Diyarbakır’da Dicle Üniversitesi’nin evsahipliğinde yapılmıştı.

Anadolu Üniversitesi’nde Yunus Emre Kampüsü Öğrenci Merkezi Salon 2009’da yapılacak bu yılki toplantıda da (geleneksel hale geldiği üzere) açılış konuşmalarını takiben poster sunuşlar gerçekleştirilecek. Etkinliğin ana teması “Yerel Yçnetimler” olarak belirlenmiş. Bu nedenle toplantı boyunca Büyükşehir ve merkez ilçe belediye başkanları da konuşma yapacaklar.

İlk günkü (2 Aralık) program açılış konuşmaları ile başlıyor. Ardından Prof. Dr. Sevin Aksoylu ve Yılmaz Doğru tarafından gerçekleştirilecek sunumlar var. Bunları izleyen bölümde Ahmet Ataç, Burhan Sakallı, Hülya Çopuroğlu ve Ali Ulusoy’un katılacakları, ODTÜ’den Emre Madran’ın yönettiği “Yerel Yönetim – Modern Mimarlık Mirası İlişkisi” konulu panel var.

İkinci günde (3 Aralık) ise “Kamu Yapıları”, “Eğitim Yapıları”, “Konutlar”, “Ticaret Yapıları” ve “Sanayi yapıları” konulu poster sunumları yapılacak. Etkinliğin üçüncü günü ise Eskişehir Modern Mimarlık Mirası ve Eskişehir Kültür ve Doğal varlıklarını kapsayan Teknik Gezi’ye ayrılmış.

Etkinliğin programına göz attığımda; düzenleme kurulunun Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde oluştuğunu gözledim. Bir mimarlık bölümüne sahip olan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nin neden düzenleyiciler veya sunuş yapanlar arasında olduğunu açıklayacak bir veri elde edemedim. Vardır bir nedeni herhalde…

Mimarlık eserlerini de içine alan doğal ve kültürel varlıklar ile kentsel artifaktların korunması konusunu her zaman ciddiye alıp sürdürülebilirliklerini savunma gayreti içinde olmayı deniyorum. Bu nedenle bu tür bir etkinliğin Eskişehir’de yapılıyor olmasını da önemli ve değerli buluyorum. Dilerim; bir zaman gelir de, uluslararası konferansı da Eskişehir’de yapma fırsatımız olur.

Eğri Oturup Doğru Konuşalım
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Elinize anıtlardan veya kültürel tarihi değeri bulunan binalardan söz eden bir Eskişehir Kitabı alın. İçlerinde geleneksel veya modern mimarlık örneği olarak kabul edilebilecekleri sayın. Tesadüfen bugüne kadar yaşayabilmiş az sayıdaki Odunpazarı Evleri ile Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait kamu binaları dışında ayakta kalabilmiş olanını bulmak zordur.

Diğer yandan bugün yerinde betondan Odunpazarı Evi taklitlerinin bulunduğu bölgeyi göz önüne getirin. Buradaki orijinal binaları ne oldu? Koruma Kurulu’nun buradaki geleneksel konutların korunması gerektiği kararına rağmen bu binalara ne oldu? Fabrikalar Bölgesi’ndeki endüstri tarihinin örnekleri olan eski fabrikaların büyük bölümü nerede şimdi? Genç Cumhuriyet’in kalkınma hamlelerinin göğe yükselen simgeleri olan bacalar nerede? Tescili (Koruma Kurulu kararına rağmen) anlaşılmaz bir biçimde kaldırılan 1933’te kurulmuş Şeker Fabrikası’nın birkaç yıl sonra yerinde kalacağını garanti edebilir miyiz? Kentin pek çok noktasında artık izi bile kalamayan tarihi çeşmeler Odunpazarı’nda da birer birer yok olmuyor mu? Kişi, yerel yönetim veya kamu dairesi ayırımı yapmaksızın; kentin her geçen gün adım adım içine sürüklendiği (kendine ait olmayan meta ve mekân düzenlemeleriyle) geçmişsizlik ve kimliksizlik bataklığının sorumlusu kimler olacak? DoCoMoMo bunun cevabını verebilir mi?

Şimdi kendi kendime şunu soruyorum. Acaba bu şehrin tarihsel / kültürel dokusunu (geleneksel kimliğini) yok etmekten sorumlu olan ben olsaydım ve Eskişehir’de yapılan “mimarlık eserlerinin ve kentin dokusunun korunması” konulu DoCoMoMo toplantısına konuşmak üzere davet edilseydim, acaba ne anlatırdım? Ben bilemedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder