2 Kasım 2010 Salı

Hadi; Geçmiş Olsun

Hadi; Geçmiş Olsun
30 Ekim 2010 köşe yazısı

Gürcan Banger

Dün Cumhuriyet’in doğum günü idi. Giderek daha fazla sessizliğe bürünerek bir kez daha tarihe aktı gitti. Belki de bir sonraki çok daha sessiz olacak.

Sen, ey Cumhuriyet’in ve demokrasinin açık ya da gizli saklı düşmanı… İşte; sıkıntıyla yaşadığın bir gün daha geçti. Bir günü daha ıkınarak sıkınarak geçirdin. Zoraki rol yaptığın birkaç gün daha geride kaldı. Bugün, her şey eskisi gibi olmaya başlayacak. İnanmadığın mesajlar vermek zorunda kalmayacaksın. İçinizden gelmeyen cümleleri, yüksek ses söylemen gerekmeyecek. Asla fikriyatının ve davranışlarının bir parçası olamamış duygu ve düşünceleri beyan eden yazıların altına imza atmak durumunda olmayacaksın. Bugün, her şey normale dönecek. Ta ki bir başka bayrama, bir başka ulusal veya sosyal kutlamaya veya bir sonraki törene kadar…

Daima merak etmişimdir. Bir gün öncesine kadar birbirlerini alaşağı etmek için fırsat kollayanlar, her özel gün vesilesi ile koro halinde aynı teraneleri dillerine dolarlar: “Birlik, kardeşlik, dayanışma vs vs…” Düne göre o günün; bir bayram veya bir kutlama olmasından başka değişen nedir ki! Düne kadar birbirlerinin kuyusunu kazmaya çalışanlarda ne değişmiştir ki, bir gün içinde kardeş ve dayanışmacı oluvermişlerdir?

Düne kadar dinî inançlar üzerinden rant sağlamaya çalışan sen değil miydin? Tüm yaşamını Sünni-Alevi karşıtlığı gibi dinsel ayırımcılık üzerine kurgulayıp bundan avantaj sağlamaya çalışırken, şimdi ne oldu da kardeşliği hatırlayıverdin? Kardeşlik duygu ve düşüncelerin sadece kendi inanç grubuna mı işaret ediyor; yoksa kardeşlik söylemin bugünkü rolünün bir parçası da, bu nedenle “mış” gibi mi yapıyorsun?

Aynı İslam’ı farklı parçalara, cemaatlere, tarikatlara, dinî topluluklara veya inanç gruplarına bölerek hangi kardeşlik ve birlik fikrine, hangi yurttaşlık anlayışına, hangi ülke ve millet birliğine hizmet ediyorsun? Ayırarak ve bölerek ortak cumhuriyet çatısı altında yaşamak sence ne kadar mümkün? Senin bayramlarda dile getirdiğinden daha farklı bir ‘çatı’ anlayışın mı var? Sen başka bir cumhuriyetten mi söz ediyorsun?

Bu ülke, bir uygarlıklar kavşağıdır. Her kim ki, “Bu ülke, ezelden beri benimdi” dese, kendinden önce yaşamış bir başka örnek göstermek mümkündür. Bugün bu topraklarda yüzyıllardan gelen toplulukların, etnik ve kültürel kimliklerin bir sosyal sentezi yaşıyor. Bu sentezi, kimlikler bazında ayırarak ve bölerek, en önemlisi karşı karşıya getirerek bir yarar sağlanabilir mi? Osmanlı tarihinin yaklaşık 200-250 yılı, bu topraklar üzerinde beklentileri olan Batılı ülkeler tarafından şırınga edilen kimlikler üzerine dayalı çatışmalarla geçmedi mi? Biz ve öteki anlayışının kimlere hizmet ettiği hâlâ fark edemedin mi?

Şu manzaraya dikkat eder misin? Bir gün önce toplumu; laik-dinci, sağcı-solcu, Türk-Kürt, milliyetçi-komünist diye tasnif edeceksin. Bugün bayram ise eğer; kardeşlikten, birlikten ve dayanışmadan söz edeceksin. Ama yarın yine toplumu bizden olanlar ve ötekiler diye ayırt edip bölmeye devam edeceksin. Bu, takiyye değil mi? Sen kimi kandırıyorsun?

Ekonomini, Amerikancı kuruluşların talimatları yönetecek. Yıllardır yapmadığın ekonomik, sosyal ve hukuksal değişiklikleri, ancak yabancıların programlarına uyum sağlamak için yapacaksın. Ama iş, Cumhuriyet’i kutlamaya gelince; mangalda ulusalcılık adına kül kalmayacak. Bu, takiyye değil mi? Sen kimi kandırıyorsun?

Sen, tek bir kişi değilsin. Bu sınırlar içinde, bu topraklar üstünde yaşayan, senin gibi çok sayıda kişi var. “Birlik ve kardeşlik” adına sesleri herkesten fazla ve yüksek çıkıyor. Ama vaveylaları oranında millî ve dinî bölen olma görevlerini kusursuzca yerine getiriyorlar.

Eğer yok edilmesi gereken bir zararlı varsa, o da sen ve senin genetik türevlerindir. Bugün Cumhuriyet’e ve onun gerçek sahibi olanlara düşen görev de budur.

Sen elbet gidersin; Cumhuriyet baki kalır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder