2 Kasım 2010 Salı

Cumhuriyet

Cumhuriyet

Gürcan Banger

Cumhuriyet; halkın, egemenliği doğrudan doğruya veya seçtiği temsilciler aracılığı ile kullandığı yönetim (devlet) biçimidir. Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923’te kurulmuş ve Anayasa’da yerini bulmuştur. Cumhuriyet Bayramı ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu kutlamak üzere yasayla kabul edilmiş olan bir resmi bayramdır.

20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde bu toprakları talan etmek isteyen Batılı ülkelere karşı Kurtuluş Savaşı’nı başardık. Cumhuriyet, zorlu kurtuluş mücadelesinin sonuçlarından birisidir. Ama ne yazık ki, halk olarak sosyal belleğimiz de, tüketim toplumu anlayışına ayak uydurdu. Cumhuriyet’in anlam ve değerleri de hızla erozyona uğruyor. Bu konuda hepimize düşen görevler var. Giderek nitelik kaybeden eğitim sistemimize rağmen, belleğimizi değerlerimiz konusunda yenilemekte girişken ve direngen olmak zorundayız.

Cumhuriyet’i var eden temel değerlerden birisi halkın kanla, canla yoğrulmuş ortak emeğidir. Bugün ise hızla yitirmeye devam ettiklerimizden birisi emeğin değeridir. Kişisel ve ortak emeğe değer veren bir toplum olmaktan, tüm elde etmek istediklerimizi zahmetsiz almaya çalışan bir insan topluluğuna dönüşmeye başladık. Başarılı olmak için çalışmak ve emek vermek, giderek ayarı düşen bir değere dönüştü. Ucuzculuk, kolaycılık, ortak olana karşı duyarsızlık ve kayıtsızlık, genetik bir sosyal özellik haline geldi. İşin kötüsü, bu gerçekliğe rağmen düzeleceği yönünde herhangi bir işaret de görünmüyor. İşbilirlik adı altında aşırı tüketim alışkanlıklarını ve yozlaşmış bireyciliği, toplumun damarlarına şırınga edenlerin kulakları çınlasın…

Cumhuriyet’in arka planındaki sosyal değerler arasında beraberlik ve dayanışmayı da saymamız gerekir. Kurtuluş Savaşı’ndan Cumhuriyet’e giden yolda -düşmanın işbirlikçileri dışında- takdir edilmesi gereken bir beraberlik ve dayanışma ruhu gözlenmişti. Bu süreçte etnik, kültürel ve inanca dayalı ayrılıklar aşılmış; ülkenin düşmanlardan arındırılması için gerekli sosyal birliktelik oluşmuştu.

Bugüne baktığımızda ise Kurtuluş ruhuna aykırı bir durumun hızla yükselmekte olduğunu gözlüyoruz. Bir ülkede farklı siyasal ve sosyal düşünceleri benimsemiş kişi ve toplulukların olması olağan bir durumdur. Ama bu ayrışma, ortak emekle oluşturulmuş bir çatıyı tehdit eder noktaya gelmişse, bunun üzerinde durup düşünmek gerekir. Hele Türkiye üzerinde beklentileri olduğu bilinen bazı devletlerin, ülkemizi bir “böl-yönet laboratuarı” gibi kullandıklarını dikkate alınca, konunun üzerine hassasiyetle gitme gerçeği bir kez daha ortaya çıkar.

Bugün Cumhuriyet’i var eden değerleri, ayırımcılık yönünde kullanmaya ısrarla devam edenler var. Ülkede siyasal İslam rüzgârını sertçe estirip geleceği dinin kurallarına göre şekillendirmek isteyenler mevcut. Bu çevreler, adeta bir feodal düzen özlemi içindeler. İslam Cumhuriyeti adıyla bir feodal yönetim kurabilmenin histerisi ile nöbet geçirenlerin varlığından kimsenin kuşku duymaması gerekir. Nasılını merak edenlere, yakın dönem İran tarihini okumalarını öneririm.

Yine bu ülkede laiklik söylemini, toplumu bizden olanlar ve olmayanlar diye bölecek biçimde kullananlar var. Toplumu birleştirmeye çalışmak ve barış içinde uzlaşma kültürünü oluşturmak yerine, toplumu belli kriterler üzerinden bölmeye çalışmanın hangi ortak değere ve amaca yararı olabilir ki?

Ülkeyi bölmenin eksenlerinden bir diğeri ise şoven akımların oluşturduğu ana hattır. Bu şoven kanadı, ısrarla ve bilinçle yurtseverlikten ayırt etmek gerekir. Halka; Türk – Kürt, Sünni – Alevi, Batılı – Doğulu, sevenler – sevmeyenler, bizden olanlar – ötekiler diye bölerek bakan bir anlayışı, Cumhuriyet’in temel değerlerini koruyup geliştirecek kesimler arasında saymak mümkün değildir. Aksine; bu tür anlayışlar, bölünmeyi körükleyen bir sürece hizmet etmekteler.

Unutmayınız; zincir, en çürük halkası kadar sağlamdır. Cumhuriyet, bu topraklarda yaşayan halkın ortak emeğinin ürünüdür. Korunup geliştirilmesinde de benzer ortak emek verilmeli; bu cumhuriyeti var eden dayanışma ve beraberlik ruhu korunup geliştirilmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder