8 Mayıs 2010 Cumartesi

1 Mayıs’a Geri Dönüp Bakmak

1 Mayıs’a Geri Dönüp Bakmak

Gürcan Banger

2010 yılının 1 Mayıs kutlamalarına katılarak, TV haberlerinden izleyerek, bir gazete manşetine göz atarak ya da bir tanıdığınızın anlatımından tanık oldunuz. Neyin kutlamasıydı 1 Mayıs? Emeğin, değil mi? 1 Mayıs, emekçiler tarafından dünya ölçeğinde kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü. Konunun öncelikle ve kaçınılmaz biçimde evrensel bir boyutu var.

Duayen Marksist Friedrich Engels, 1840’lı yıllarda yazıp yayınladığı “İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu” isimli kitabında çizdiği manzarada emekçilerin içler acısı durumunu ortaya koyarken, konuyu felsefi ve ideolojik boyuta da eklemliyordu. Engels’in Karl Marx ile birlikte 1848’de yayınladığı Komünist Manifesto ise işçilerin konumunu ve durumunu tümüyle açığa vururken, diğer yandan meselenin evrensel boyutuna dair kalın çizgiler çiziliyordu.

1 Mayıs’ın bugünlere gelişi uzun bir süreçtir. Bu öykünün detaylarına girmeyeceğim. Ama burada şu noktanın altını çizmek istiyorum. Emekçilerin 1 Mayıs’a uzanan mücadelelerinin (dolayısıyla Marks ve Engels’in anlatmaya çalıştıklarının) ana ekseni, emekçilerin ekonomik, sınıfsal ve ideolojik konumları idi. 1 Mayıs’ı var eden anlayış, basit anlamda iktidar – muhalefet mücadelesi gibi kolaya indirgenebilecek bir olaylar silsilesi değildir.

Emeği hak ve özgürlüklerini kurgulayıp savunan ideologlar, hiç kuşkusuz yaşadıkları dönemdeki iktidarların olumsuz ve başarısız uygulamalarını eleştirdiler. Ama emekçilerin mücadelesini asla (kişisel veya grupsal rant elde etme amaçlı) ‘hükümeti ele geçirme’ şeklinde bir siyasal iktidar mücadelesine dönüştürmediler. 1 Mayıs’ı var eden anlayışın birincil ve vazgeçilmez amacı, öncelikle emeğin gerçek değerinin anlaşılması ve sosyal - siyasal olarak hakkı ve ihtiyacı olanı elde etmesi oldu.

1 Mayıs günü, meydanlarda çevrenize baktığınızda; değişik siyasal oluşumlardan insanlar ve topluluklar gördünüz. Bunların bir kısmı, geçmişte merkezî ya da yerel düzeylerde iktidar idiler. Belki de şimdiye kadar 1 Mayıs alanlarında görmeye alışkın olmadığınız siyasi isimler de gözünüze çarptı. İktidar olduğunda emeği ve emekçisi hatırlamayan bu kişi ve toplulukların neden 1 Mayıs alanlarında olabildiğini kendinize sordunuz mu? Bu kişi ya da siyasal gruplar, şikâyet ettikleri sorunları neden kendi iktidar dönemlerinde çözmek için pek de gayretli değildiler? Emeğin evrenselliğini kavrama konusunda ciddi özürleri olanların (aşı kotarırken ortalıkta görünmeyen ama yemeğe ortak olmaya çalışanların), 1 Mayıs meydanlarında bulunmalarının gerekçesi ne olabilir?

Tüm bu soruların basit cevabı, merkezî ve yerel hükümetler anlamında siyasal iktidar mücadelesidir. Andığım kesimlerin mevcudiyet mantığı, 1 Mayıs’ın arkasında durarak mevcut iktidarın yıpratılması yaklaşımıdır. Hiç kuşkum yok ki; (askersel darbelere el etmekten de geri durmayan) bu kişi ve toplulukların herhangi bir seçimde iktidarı ilk ele geçirdikleri gün, (bugün ancak kendi çıkarları uyarınca hatırladıkları) emek ve emekçiyi de tekrar ‘defterden sildikleri’ gün olacaktır.

Bu söylediklerimle mevcut iktidarı ya da bir siyasal partiyi savunuyor değilim. Sadece rant esaslı siyasal iktidar mücadelesi adına 1 Mayıs’ın gerçek anlamından uzaklaştırılarak erozyona ve yozlaşmaya uğratılmasına dikkat çekmek istiyorum. 1 Mayıs’ların ve emeğin mücadelesinin kişisel ve grupsal siyasi çıkarlara kurban edilmesi sürecine işaret etmeye çalışıyorum.

Bugün emeğin konumu, Marks ve Engels’in 19’uncu yüzyılda ele aldığından çok daha farklı. 20’nci yüzyılın ikinci yarısında yaşanan bilimsel ve teknolojik değişimler, emeğin ve emekçinin konumunu hayli değiştirdi. Dolayısıyla emeğin mücadelesi ile ilgili örgüt, politika, strateji, yöntem ve tekniklerde de değişime gerek var. Diğer yandan maliyet düşürmeye ve katma değer artırmaya yönelik kalkınma ve gelişme politikaları, ‘istihdamsız bir iş dünyasını’ yaygın hale getirmeye başladı. Özellikle büyük ölçekte genç nüfusa sahip ve işsizliğin yüksek olduğu ülkelerde bu durum çok daha ciddi bir sorun olarak duruyor.

Bu özetlediğim manzara, 1 Mayıs’ları bir sıradan kutlama olarak görmememiz gerektiğini ortaya koyuyor; emeğin yeni konumunda çok daha kapsamlı, nitelikli ve acil çalışmalara gerek var. Bu süreçte ise emekçiyi istismar ederek kendi iktidarının peşinde koşan siyasetçilere hiç ihtiyaç yok…

1 Mayıslarda ‘Şu gitsin, ben geleyim’ adına değil; emeğin kazanması adına mücadele edilir, kutlama yapılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder