15 Mayıs 2010 Cumartesi

Bir Zamanlar Eskişehir ve Demiryolu (1)

Bir Zamanlar Eskişehir ve Demiryolu

Gürcan Banger

Eskişehir`in ekonomik ve sosyal gelişim tarihinin kırılmalarla (dönüm noktaları) ile belirlendiğinden zaman zaman söz ediyorum. Bunlar arasında Balkanlardan ve Kafkaslardan gelen göçlerin, Bağdat-İstanbul Demiryolunun ve Cumhuriyetin ilk dönemindeki kamu yatırımlarının belirgin yerleri var.

Bu süreçlerden söz ettiğimde; 19’uncu yüzyılın sonuna kadar Eskişehir’in küçük bir yerleşim olduğunu da dile getiriyorum. Bu yönüyle Eskişehir, Antik Çağlardan beri yerleşime konu olmasına rağmen Anadolu mimarisi ve yerleşim tarzı açısından çok eski bir kent sayılmaz. Özetle; Eskişehir’i adındaki ‘eskiliğe’ rağmen genç Türkiye Cumhuriyeti’nin genç kentlerinden birisi saymak daha doğru olur.

Yakub Karkar, 1975’te yayınlanan ABD’de İngilizce yayınlanan “Osmanlı İmparatorluğunda Demiryolunun Gelişimi 1856-1914” başlıklı çalışmasında Eskişehir hakkında yukarıda söylediklerimi doğrulayan 1892 tarihli bir resim çiziyor: “Demiryolunun gelişinden önce sadece bir köydü. Alman girişimi burayı gelişen bir kasabaya çevirmiştir. Demiryolu için temel depo alanı seçilmesinden sonra, gösteriş kazanmaya başlamış, kendi adına Anadolu’nun en yoğun merkezidir. Demiryolu, kendi yalnız 60 aileyi temsil etmekte; yetişkinler, şoförlük, tren bekçiliği, atölyelerin mühendisliği ya da ağır trafiğin yükünü çeken insanlardı. 50 lokomotif, 2000 araba ve kamyon Eskişehir’de tutuluyor ve bakımları yapılıyordu. Atölyeler genişçe ve iyi donatılmıştı, bütün alanın değeri birkaç yüz bin sterlin idi.”

M. Yerçil 2004’te lületaşı ile ilgili olarak yayınladığı İngilizce bir çalışmada Grundzel’in 1897 yılındaki Eskişehir gözlemlerini şöyle aktarıyor: “Oldukça canlı ve kalabalık olan kentin yaklaşık 20 bin kişi olduğu ileri sürülmektedir, ancak bu sayı bugün için kesinlikle doğru değildir. Demiryolu dolayısıyla artan inşaat hareketi hiçbir yerde burada olduğu kadar başarılı bir sürpriz yapmamıştır. İstasyon civarında içlerinde birkaç Avusturyalının da bulunduğu yabancı kolonisi sebebiyle büyük bir Avrupa mahallesi doğmuştur. Kentin bir başka mahallesinde Sultan’ın emriyle binlerce muhacir yerleştirilmiştir. Evleri, dış cephesinde pencere olmamasına rağmen yine de düzgünce inşa edilmiş ve bakımları yapılmaktadır, kentin büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Eskişehir Anadolu Demiryoluna ait üç hattın kesişme noktasında yer alır ve Konstantinople, Ankara ve Konya ile doğrudan ilişkisi vardır. Bu sebeple Anadolu Demiryolları Genel Müdürlüğü başından beri Eskişehir’e aktarmak istemektedir.”

Dr. Yonca Kösebay Erkan, 2007 tarihli doktora tezinde 1901-1902 tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi’nden (-ki o tarihte Eskişehir, bu vilayet kapsamındadır) bazı bilgiler aktarıyor. Erkan’ın aktardıklarına göre; o tarihte Eskişehir, 169 köyden oluşuyor. Tarım yapılıp keçi ve koyun besleniyor. Padişahın özel çiftlikleri var. Demiryolu bağlantısı nedeniyle ticari yaşam gelişmiş.

1904-1905 yıllarında yaptığı Anadolu gezisinde The Times Gazetesi’nin İstanbul muhabiri olan kişi de Eskişehir’e ilişkin tasvirler veriyor: “Demiryolundan kaynaklanan bu bereketine rağmen Eskişehir hâlâ bir kaymakamlık. Kütahya sancağına ve Bursa vilayetine bağlı… Şehrin nüfusu kazada 35.000 kişi, 250 köyde ise 73.000 kişi. Bunlardan 70.000 Türk ya da Müslüman. 2000 Ermeni, 1000 Rum…”

Devamla: “Demiryolunun gelmesiyle Eskişehir, Anadolu’nun en parlak şehirlerinden biri olmuştur. Ancak görünüşte davetkâr değildir. Yapılar kerpiçten ve ahşap bağdadidir. Sokaklar dağınık evler serpiştirilmiş, yollar geniş fakat bakımsız tam bir Rus köyünü anımsatıyor. Ancak yine de burada bir hafta sıkılmadan kalınabilir. Çünkü Eskişehir Anadolu Demiryolunun merkezidir.”

Eskişehir’in demiryolu tarihini anılardan ve seyahatnamelerden alıntılarla anlatmaya yarınki yazımda devam edeceğim

http://www.gurcanbanger.com (Kişisel Internet sitesi)
http://gurcanbanger.wordpress.com (Zihin tazeleme yazıları)
http://duyguguncesi.wordpress.com (Duygusal yaşam yazıları)
http://gurcanbanger.blogspot.com (2Eylül gazetesi günlük köşe yazıları)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder