26 Mayıs 2010 Çarşamba

Sivil Toplum Kuruluşları Şenliği

Sivil Toplum Kuruluşları Şenliği

Gürcan Banger

Bildiğiniz gibi; toplumun devlet dışında kalan bölümüne ‘sivil toplum’ adı veriliyor. Sivil toplum alanında yer alan dernek, vakıf gibi örgütler ise ‘sivil toplum kuruluşu (STK)’ olarak isimlendiriliyor. Bir ülkede sivil toplumun gelişkinliği, orada demokrasinin ve aktif yurttaşlığın göstergesi olarak kabul edilmekte… Demokrasi ve yurttaşlık bilincinin yüksek olmadığı ülkelerde yönetim erkinin kullanılmasının ve halkla yönetimin ilişkilerinin de sorunlu olduğunu biliyoruz.

Yaşadığımız Ağ Toplumu çağında sivil toplum kendini sadece dernek veya vakıflarla değil; bunların bir araya geldikleri ağlarla da ifade ediyorlar. Söz konusu güç birliği ve sinerji ağları ‘Kadın Hareketi’, ‘Çevre Platformu’, ‘Emek Platformu’ veya ‘Barış Meclisi’ gibi isimlerle anılıyorlar. Bu tür ağlardan birisi de Eskişehir ve çevresinde sivil toplum ve yurttaşlık farkındalığını geliştirmek üzere kurulmuş olan, kapasite geliştirme ve iletişim alanında hizmet veren ESYO…

ESYO olarak kısaltılan Eskişehir Sivil Yerel Oluşumu isimli sivil platform, 28-29 Mayıs 2010 Cuma ve Cumartesi günlerinde artık geleneksel hale gelen sivil toplum kuruluşları şenliğinin dördüncüsünü gerçekleştirecek. İki gün boyunca Vilayet Meydanı’nda 11:30 – 20:30 saatleri arasında açık olacak etkinlikte dernekler, vakıflar ve benzeri kuruluşlar kendilerini tanıtacak. Bu faaliyete müzik, halk oyunu, spor ve seminer gibi bilgilendirme ve eğlendirme amaçlı etkinlikler de eşlik edecek.

Her yıl katılımcı kuruluş sayısının arttığı şenliğe bu yıl 85-90 dolayında sivil toplum kuruluşunun katılması bekleniyor. Dikkati çeken bir diğer nokta ise şenliğe destek veren ana kurum ve kuruluş sayısının da yıldan yıla artış göstermesi… Bu yılki şenliğin destekçileri arasında Eskişehir Valiliği, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) ve Odunpazarı Belediyesi var. Hem katılımcıların hem de destekçilerin sayısının artması, Eskişehir’deki sivil toplum faaliyetlerinin kalıcı ve sürdürülebilir olmaya başladığına dair bazı ipuçlarını içeriyor. Yaygın ve yerel medyanın da artan ilgisini gördüğümüzde ESYO kurucularının, 2005’ten bu yana verdikleri emeğin amacına ulaşmaya başladığı anlaşılıyor. Önümüzdeki yıllarda şenlikte çok daha fazla katılımcı ile özel ve kamusal destekçi olması dileğimi iletmek isterim; çünkü sivil toplum, bir kamusal alan olarak ortak paydaların ve uzlaşmaların oluşabileceği bir yer özelliği taşıyor.

Temeli 2005 yılının sonlarında atılan ESYO, (yaptığı sayısız çalışmalarla) bugünkü prestijli konumuna ulaşıncaya kadar pek çok zorluklarla karşılaştı. Geçmişteki başarısız ağ (platform) örneklerine bakarak; başarısızlık beklentileri olanların sayısı hiç de az değildi. Son beş yılda siyasete angaje olmayan, bağımsız ve sürdürülebilir tarzı ile ESYO, bugün Eskişehir’in yadsınamaz bir gerçeği olarak kabul görüyor. Bu başarı öyküsünü; ESYO’nun yerel ve ulusal düzeylerde gördüğü ilgi yanında uluslararası platformlara taşınmaya başlayan ismi ve ünü ile de doğrulamak mümkün. ESYO’nun konuşlanmış olduğu sivil toplum merkezi, her geçen gün daha fazla olmak üzere yerli ve yabancı konukların uğrak noktası haline geldi. Eskişehir’i içine alan bir çalışma yapmak isteyen her STK ve ağ, artık bu şehirdeki ilk adımını ESYO ile atıyor.

Her vesile ile çağdaş bir kentin girişimci, bağlantılı, sürdürülebilir, çekici ve kapsayıcı olması gereğinden söz ediyorum. Bu kavramların bir kentin sivil toplum hareketi için de geçerli olduğunu söyleyebilirim. Bu anlamda ESYO’nun kente ve sivil topluma bakış açısına önem vermek gerekiyor. STK Şenliği’nin tanıtımı vesilesi ile yapılan basın toplantısında dağıtılan notta ESYO yaklaşımı şöyle özetlenmiş: “Gösterilen tüm çaba, verilen tüm emek STK’ların kapasitesinin geliştirilmesi ve hangi amaçla kurulduysa o hizmeti yerine getirmesidir. Bu gelişme sonucunda demokrasinin gelişmesi için var olan mekanizmaların verimliliği artacak, yeni mekanizmaların hep birlikte hayata geçirilmesi sağlanacaktır. Nihayetinde bu deneyim kazanıldığında toplumun yaşam kalitesi artacak ve her alan, her kurum, her kişi kazanmış olacaktır.”

Bu alıntıyı neden yaptığımı anlatayım. Burada söylenen, sivil toplum alanının ‘sıfır toplamlı oyun’ alanı olmadığıdır. Bu alan, bir siyasal mücadele alanı olmayıp mevcut olan herkesin kazandığı (‘kazan – kazan’ olarak ifade edebileceğimiz) bir sosyal alandır. Dolayısıyla benzer veya türdeş kuruluşların bir rekabet yarışı içinde olmaktan daha çok, birlikte ve dayanışma içinde bir arada çalışarak daha fazla enerji üretmeleri gerekir.

Bu çerçevede Eskişehir’de sivil toplum hareketinin önündeki görevlerin a) daha fazla insanın sivil alandaki faaliyetlere katılması, b) STK’ların kendi kaynaklarını yaratır hale gelmeleri, c) kendi içlerinde ve oluşturdukları ağlarda demokratik kurumsallaşmayı sağlamaları, d) sivil toplum alanını siyasetin sömürgeleştirmesi tehdidine geçit vermemeleri olduğunu söyleyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder