9 Mayıs 2010 Pazar

Eskişehir Sanayisi ve Lojistik

Eskişehir Sanayisi ve Lojistik

Gürcan Banger

Eskişehir’deki bazı gelişmeler kentin geleceği hakkında kimi yanılsamalara neden oluyor. Kent merkezinde iki üniversite bulunması ve peşpeşe yeni üniversitelerin açılışının beklenmesi, kentin bir yönüyle bir üniversiteler yerleşimi olarak algılanması sonucunu doğuruyor. Gerçekten ailelerin eğitime verdiği önem ve eğitimin bir hizmet sektörü olarak sağladığı ‘makbul’ katma değer, bu alanda yer alan işletme sayısını hızla artırıyor. Diğer yandan kentte yaşayan genç nüfusun biteviye artışı, kentin geleceğini üniversitelere bağlamak gibi ‘kolaycı’ bir görünüm oluşturuyor.

Bir diğer yanılsama ise genelde kent merkezinde yaratılan albeniden kaynaklanıyor. Bir dönem Safranbolu veya Beypazarı gibi yerleşimlerin çektiği günlük turların destinasyon hedefleri arasına Eskişehir de katıldı. Özellikle hafta sonları kenti gezmek üzere gelen günü birlik yerli turist sayısında göze çarpan bir artış olduğunu görüyoruz.

Bugün Eskişehir, Türkiye’nin sosyal gelişim endeksleri açısından en yaşanabilir kentlerinden birisidir. Bu yönlü cazibesi ve değeri giderek artıyor. Ama bir gerçeği gözden kaçırmamak gerekir. Eskişehir gibi bir kent ekonomisinin ‘görünenler ‘ dışında sahip olması gereken en önemli unsurlardan birisi sanayidir. Bu sektörü oluşturanlar iş alanları arasında ise imalat sanayinin değer oluşturmada çok önemli ve vazgeçilmez bir yeri var. Eğitim ve turizm sektörlerinin kente katacaklarını sorgusuz kabul etmekle birlikte, sanayiyi dışarıda bırakan kentsel gelişim anlayışının kabul edilmesi mümkün değil; çünkü gerçek katma değeri oluşturan sanayi, il ekonomisinin yaklaşım üçte birini (ve giderek artan bölümünü) oluşturuyor.

Eskişehir imalat sanayinin alt sektörlere dağılımına baktığımızda; –yaklaşık olarak– sanayinin yüzde 40’ının makine imalat, metal eşya, metal işleme ve dökümden, yüzde 30’unun gıdadan ve yüzde 15’inin toprak ile seramikten meydana geldiğini görüyoruz. Biraz daha yakından incelendiğinde; beyaz eşyadaki ciddi yan sanayi mevcudiyetine giderek gelişmekte olan otomotiv yan sanayinin eşlik ettiğini gözlüyoruz. Bunların yanında havacılık ile savunma, raylı sistemler ve ileri seramik gibi Eskişehir’in umut veren ve gelecek vaat eden sektörleri var. Önümüzdeki dönemlerde (güneş ve rüzgâr gibi) yenilenebilir enerji ve mekatronik alanlarında yeni üretim imkânlarının gelişmesi bekleniyor.

Yukarıda saydığım sınaî sektörlerin üretim maliyetlerini oluşturan değişik faktörler var. Bunlar arasında doğal gaz ve elektrikten oluşan enerji harcamaları, işgücü ve hammadde maliyetleri önemli ağırlıklar oluşturuyor. Makine imalatı, metal işleme, döküm ve seramik – toprak sanayileri gibi sektörlerde lojistik (taşıma) bir diğer önemli gider kalemi olarak bu saydıklarıma ekleniyor. Özellikle yüksek ağırlık ve hacme sahip ürünlerin yurt dışına karayolu ile ulaştırılması birim maliyet bazında rekabet edebilirliği zorlayan önemli unsurlardan birisi olarak görünüyor. Güneydoğu Asya’nın mallarımız karşısında artan fiyat rekabeti gücünü hatırladığımızda, lojistiğin birim maliyete olan olumsuz katkıları gerçeğini bir kez daha kavrıyoruz.

Bugün Türkiye’nin Güneydoğu Asya ülkelerinin fiyat avantajı karşısındaki en önemli kozu, lojistik açısından Avrupa’ya yakınlığıdır. Türkiye; kalite, marka ve inovasyon (yenilikçilik) unsurları yanında yakınlıktan kaynaklanan lojistik kozunu daha iyi kullanmak zorundadır. Ama bu kozun iyi değerlendirilmesi için –yüksek akaryakıt fiyatları dikkate alındığında– karayolunun iyi bir seçenek olmadığı ortadadır. Çözüm, deniz ve demiryolu taşımacılığının geliştirilmesidir. Bu ihtiyaç, Eskişehir için de geçerlidir.

Bir örnek vermek isterim. Yenilenebilir enerji türlerinden olan rüzgârdan yararlanmak üzere rüzgâr tribünleri üretilmektedir. Bu teknoloji ve sektör tüm dünyada hızla gelişmektedir. Eskişehir imalat sanayinin de bu tribünlerin parçalarını üretmesi mümkündür (-ki bazıları halen üretiliyor). Ama sıradan parçaların bile 5-50 ton ağırlığında olduğu bu sektördeki malların karayolundan taşınması zahmetli ve yüksek maliyetli olmaktadır. Benzer tartışmayı umut bağladığımız raylı sistemler için yapabiliriz. Bu olumsuz durum; Eskişehir’de makine imalatı ve toprak – seramik sanayilerinde yıllardır yaşanmaktadır.

İşte; son iki günkü yazılarımda dile getirdiğim Eskişehir’in denize bağlantısının (Eskişehir – Gemlik veya Mudanya demiryolu bağlantısının) önemi bunlardan kaynaklanmaktadır. Bugün Eskişehir’de yönetici olan, bu kentte iş yapan ve bu şehrin sorumluluğunu duyan herkesin bu hattın ve iki ucundaki lojistik tesislerin yapımı için çaba içinde olması gerekir.

Bu şehrin geleceğinden sorumlu olan her atanmışa, seçilmişe ve siyasiye “Eskişehir ekonomisinin denize bağlantısı için ne yaptın?” diye sormak ve bu konunun takipçisi olmak vatandaş olarak görevimizdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder