29 Mayıs 2010 Cumartesi

Eskişehir: “Transport Hub”

Eskişehir: “Transport Hub”

Gürcan Banger

Pek çok faktörün etkisiyle İngilizce, dünyanın genel geçer dillerinden birisi oldu. Bu nedenle çağa uygun olarak geliştirilen her yeni kavram, sözcük olarak karşılığını bu dilde bulabiliyor. Kent biliminin son zamanlarda sık kullandığı İngilizce sözcüklerden birisi de buluşma noktası, ilişki noktası, odak veya kavşak anlamına kullanılan “hub” sözcüğü. Bilgisayar ağları ile haşır neşir olanların iyi bildiği bir sözcük… Ağ kablolarını birbiri ile buluşturan bağlantı kutusuna bu isim veriliyor. Benzer çerçevede; kentsel ve bölgesel planlama literatüründe kentlerin ya da bölgelerin eğitim odağı (education hub), yenilikçilik – inovasyon odağı (innovation hub), ulaşım yollarının buluşma noktası (transport hub) veya bölge merkezi (regional hub) anlamlarını ifade etmek üzere kullanılıyor.

Eskişehir’in coğrafi konumuna baktığımızda; Marmara, İç Anadolu, Ege ve Karadeniz bölgelerinin buluşma noktası olarak doğal buluşma noktası (kavşak) özelliğine sahip olduğunu görüyoruz. Eskişehir tarihini incelediğimiz zaman kentin geçmişinin (doğal özelliklerine de bağlı olarak) bir kavşak özelliği sergilediğini izliyoruz. Porsuk Çayı ile Sakarya Nehri’nin varlığı, şehrin merkezindeki termal su kaynağı, verimli ova ve Avrupa ile Asya arasında önemli bir geçit olması unsurları ile Eskişehir’in “hub” olma niteliği desteklenmiş gibi görünüyor.

Bir yerleşimin odak veya kavşak olabilmesi için öncelikle erişilebilir ve ulaşılabilir olması gerekir. Ulaşımı sağlamanın unsurları ise karayolu, demiryolu, havayolu ve deniz yolu olarak bilinir. 19’uncu yüzyılın sonlarında demiryolu ile buluşan Eskişehir’in tarihinde raylı ulaşımın seçkin bir yeri var. O yıllardan bu yana gerçekleştirilen yatırımlar Eskişehir’i bir ‘demiryolu kenti’ haline getirdi. Ne yazık ki; Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından sonra demiryolunun ilgi görmemesi Eskişehir için hız kesen bir gelişme oldu. Yüksek Hızlı Tren (YHT) projeleri ile birlikte demiryolunun Eskişehir açısından önemi bir kez daha hatırlanıyor. Şimdi sırada kenti denize bağlayacak olan Mudanya veya Gemlik bağlantısı ile karşılıklı olarak yapılacak lojistik tesisler var. Bu konuda tüm kent yöneticileri ile milletvekillerinin ısrarlı biçimde lobi çalışmaları yapması gerektiği inancındayım.

Eskişehir, uzun yıllar boyunca insan ve yük taşımasını karayolu üzerinden yaptı. Özellikle karayolundan İstanbul’a bağlantı gerçek anlamda bir ‘rezillik’ örneği olarak kaldı. Bozüyük – Mekece arasındaki karayolunun duble hale getirilmesi ile bu konudaki sıkıntıların aşılmaya başlandığını görüyoruz.

Geçmiş yıllarda Eskişehir’i İstanbul’a bağlayacak hava ulaşımı, müşteri yetersizliği ile kesintiye uğramıştı. Geçtiğimiz yakın yıllar içinde yeniden başlayan İstanbul hava ulaşımının kentin gelişimine uygun bir verimlilik gösterdiğini izliyoruz. Bir yönüyle bir eğitim kenti olmak için ciddi adımlar atan Eskişehir’in; sanayi ve ihracat konularındaki beklentileri de dikkate alındığında havayolunun önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Bu nedenle havayoluna ilişkin olarak Eskişehir’in altyapısının hızla geliştirilmesi gerekiyor. Tren yolu ile denize bağlantı yanında havayolu ile insan ve kargo taşınması sorunları aşılmadan Eskişehir’in (bugün gözlenen) gelişen özelliklerini koruyup sürdürmesinin mümkün olmadığı iyi bilinmelidir. Bir ‘ulaşım ve kargo merkezi’ olmayı başarabilecek Eskişehir, aynı zamanda bir ‘bölgesel merkez’ olma özelliğini de sürdürülebilir kılacaktır.

Bir kentin bir ‘ulaşım odağı (transport hub)’ veya ‘kavşak’ olma niteliği sadece karadan, havadan veya denizden başka yerleşimlere bağlantısı ile ilgili değildir. Dış bağlantı kaçınılmaz biçimde gereklidir ama kenti ‘merkez’ yapmak için yeterli değildir. Ulaşım odağı olmak isteyen kent, aynı zaman kentin içindeki ulaşım ve erişimi de kaliteli ve hızlı olarak sağlamak durumundadır. Bu konunun ana eksenlerinden birisini kent içi trafik oluşturur.

Ülkenin değişik kentlerindeki ortak sorunlardan birisinin kent içi trafik olduğunu gözlüyoruz. İlginç biçimde; ülkenin batısından doğusuna kadar neredeyse tüm kentler, yerleşim içinde trafik sorunlarını paylaşıyorlar. Bunlar arasında denetimsiz biçimde artan karayolu taşıtlarının ve bunların denetimsiz ve eğitimsiz sürücülerinin ağırlıklı bir yeri var. Diğer yandan karayolu taşıtlarının park sorunlarının çözümsüz biçimde büyümesi kenti her an daha fazla yaşanmaz hale getiriyor. Giderek kentin ‘tek merkezinde’ sıkışan trafik, burada yaşayan insanların ruhsal yapılarına zarar verirken diğer yandan çevre kirliliğinin de had safhaya varmasına neden oluyor.

Özetle; Eskişehir kenti, bölgesel, ulusal ve uluslararası boyutlarda bir kavşak, odak, merkez veya buluşma noktası olma beklentisinde ise öncelikle dış ve iç bağlantı sorunlarını aşmak zorunda… Küresel yarışın, ayakta kalışı zorlaştırdığı yaşadığımız günlerde “Hele bugün bir geçsin” demenin âlemi yok…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder